Ağacın kökleri aslında gökyüzündedir. Yalnızca gökyü­zünden gelenler, yeryüzünde bir iz bırakmak için elverişlidir.
Sayfa 25
Bu yüzden de aldığım kaleme karşılık bir şey bırakmak istedim, benden bir iz. Oradaki varlığımı kanıtlayacak, yaptığımın hırsızlık değil bir değiş tokuş olduğunu ispat edecek sembolik bir bildirim. Ama geride bırakabileceğim uygun bir şey gelmiyordu aklıma.
Reklam
Belki de yaralarım iyileşmek değil, iz bırakmak istiyordur...
Mimari on beşinci yüzyıla kadar insanlığın en önemli ve başlıca kütüğü olmuştur; bu süre içinde, yeryüzünde hemen yapı halini almayan bir tek az buçuk karışık düşünce çıkmamıştır; her dinsel yasa gibi, her halk düşüncesinin de anıtları olmuştur; en sonunda, insanoğlunun taşla yazmadığı bir tek önemli düşüncesi olmamıştır. Peki, bu niçin böyledir? Çünkü, ister dinsel, ister felsefi olsun, ölümsüz kalmak her düşüncenin kendi çıkarınadır, çünkü bir kuşağı devinime getiren bir fikir başka kuşakları da harekete getirmek, iz bırakmak ister. Oysa elyazması kitapların ölümsüzlüğü ne kadar da eğreti ve güvenilmezdir! Bir yapı ise ne kadar daha sağlam, sürekli ve dayanıklı bir kitaptır! Yazılı bir sözü yok etmek için bir meşale, bir barbar yeter. İnşa edilmiş bir sözü yıkmak için ise bir toplum ayaklanması, bir yeryüzü devrimi gerekir. Kolosseum'un üzerinden barbarlar geçti, Ehramların üzerinden de belki tufan geçmiştir.
Çünkü dinî olsun, felsefi olsun her düşünce varlığını sürdürmek, harekete geçirdiği kuşağın ötesinde gelecek kuşakları da etkilemek, iz bırakmak ister. Oysa el yazmalarının ne eğreti bir ölümsüzlüğü vardır! Bir yapı çok daha sağlam, kalıcı ve dayanıklı bir kitaptır! Yazılı sözü yok etmek için bir meşale ve bir barbar yeterlidir. İnşa edilmiş sözü ortadan kaldırmak için toplumsal bir devrim, bir dünya devrimi gerekir.
Sayfa 194Kitabı okudu
"Ben... sizi... bilemezsiniz sizi ne kadar... bana sizden hep o, işte Kolya, her zaman öyle bir hayranlıkla söz ederdi ki... Onun hayranlığını severim. Kolya'nın ahlakını bozmuş filan değilim. Burada, geride yalnız onu bırakıyorum... Arkamdan çok kimse bırakmak istiyordum, çok kimse... Ama kimsem yoktu, hiç kimsem yoktu! Etkin bir adam olmak istiyordum. Hakkımdı bu. Ah ne kadar çok şey istiyordum! Şimdi hiçbir şey istemiyorum, hiçbir arzum yok. Bir şey istememek için kendi kendime söz verdim. Artık gerçeği bensiz arasınlar. Evet, doğa çok alaycı! Sonradan alay edeceği son derece iyi yaratıkları meydana getirmek niye? İşte dünyada en olgun varlık diye kabul edilen tek örneğe de, denizler kadar, bütün insanlığın içinde boğulabileceği kadar kan dökülmesine neden olan sözler söyletti. Ne iyi oluyor da ölüyorum! Belki ben de korkunç bir yalan söylerdim, doğa bu azizliği yapardı belki!.. Ben kimseyi baştan çıkarmadım... Ben insanların mutluluğu,gerçeğin bulunup yayılması için yaşamak istedim. Penceremden Meyer'in duvarına bakarken, yalnız bir çeyrek saat konuşarak herkesi, herkesi inandırmayı düşündüm. Ama hayatımda yalnızca bir kez o da bütün insanlarla değil, sizinle karşılaştım. Ne oldu? Hiç. Beni aşağı gördünüz, o kadar. Demek aptalım, gereksizim. Demek çekilmek zamanı geldi. Arkamda bir anı bile bırakmayı başaramadım. Ne bir ses ne bir iz... Ne yaptığım bir iş, ne yayımladığım bir düşünce!.. Alay etmeyin bu aptalla! Unutun. Her şeyi unutun... rica ederim unutun, bu kadar zalim olmayın! Biliyor musunuz, eğer şu verem imdadıma yetişmese kendi kendimi öldürecektim..."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.