Simon Kernick’ten daha önce iki kitap okumuştum ve ikisini de beğenmiştim. Yeni kitabını da aynı zevkle ve heyecanla okudum. Merak etmekten sayfaları nasıl çevirdiğimi bilemedim
Matt, birkaç ay önce hastanede gözlerini açtığında geçmişe dair hiçbir şey hatırlamadığını fark eder. Kız kardeşi olduğunu söyleyen Jane ile birlikte iki aydır bir evde yaşamakta ve psikoterapi ile geçmişini hatırlamaya çalışmaktadır. Ancak son birkaç gündür görmeye başladığı kabuslar ona bir şeylerin ters gittiğini düşündürür. Bu kabusların birer anı olmasından korkar. Yaşanan bazı aksiyon dolu olaylar sonrası, ona söylenen her şeyin bir yalan olma ihtimali ortaya çıkar. Hatta isminin bile! Kendini özel dedektif Tina Boyd’un ofisinde bulan genç adam geçmişini öğrenmeye kararlıdır ama bir yandan da öğreneceklerinden korkar.
Roman daha ilk cümleden sizi içine alıyor, her bir sayfayı merakla çeviriyorsunuz. Matt (adı gerçekten Matt mi?) karakterinin hiçbir şey hatırlamamaktan gelen şaşkınlığını, hatırlayacaklarından dolayı hissettiği korkuyu, peşine düşen adamlardan kaçarken hissettiklerini siz de aynı şekilde hissediyorsunuz. Bunda onun bölümlerinin birinci tekil şahısla yazılmış olmasının büyük etkisi var. Son sayfalara kadar acaba baş kahraman iyi mi yoksa kötü biri mi? sorusu kafanızdan çıkmıyor. Aynı soruyu o da kendine sorup duruyor. Hatırladığı her yeni anıyla birlikte bize de ışık tutmuş oluyor.
Aksiyon dozu ve merak hissi sona kadar bitmeyen bir kitap okuyayım derseniz kesinlikle öneriyorum! Ben kendimi bir ara başrolünde Jason Statham olan bir aksiyon filmi izliyor gibi hissettim
