Eğer bilgi-olmayan, kavranamayan, dilegelmez, bilgi için mutlak bir sınır teşkil ediyorsa, mutlak bilgi diye bir şey yoktur. Oysa Fenomenoloji’nin temel savı, insan deneyiminin bütünlüğü temelinde mutlak bilgiyi tesis etmektir. Fakat bilgi, sırf varlığın bilgisi değildir, aynı zamanda bilinçlerce kurulan ortaklığın da imkanıdır. Fenomenoloji’nin dile getirdiği gibi: “kendiliğin, saf kendilik olarak, orada-olmaklığı.” Dil, yalnızca şeyleri dile getirmekle kalmaz, aynı zamanda hem dile getirenin ‘ben’ini dile getirir hem de çeşitli ‘ben’ler arasında iletişim kurar, onların birbirlerini karşılıklı olarak tanımalarına imkân veren evresel bir araç görevi görür. “Dilde, özbilinç, kendisi için varolan tekillik sıfatıyla varlığı gelir; dolayısıyla bu tekillik, dilde başkaları için vardır.” Hegel buradan hareketle dilde ‘Ben’ , bu belirli ‘ben’ olduğu kadar, tümel ‘ben’dir de.” diyebileceğimiz sonucuna varır. s. 16-17
Henri Pena-Ruiz
Paris, Siyasal Bilgiler Enstitüsü’nde Felsefe Doçenti olarak görev ya-
pan Henri Pena-Ruiz, Tanrı ve Marianne. Laikliğin Felsefesi (PUF
1999), Politikada bir şair: Victor Hugo’nun çırpınışları (Flammarion
2001 Jean-Paul Scot ile birlikte), Dünyanın Romanı: Felsefe Efsane-
leri (Flammarion 2001) adlı eserlerin yazarıdır.
Ümran Derkunt
İstanbul doğumlu. Sırasıyla St. Benoit Fransız Lisesi (1977) ve İstan-
bul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Fransız Dili ve Edebiyatı bölü
münden (1981) mezun oldu. 1990 yılında Paris-Sorbonne Üniversite-
si’nde Fransız Dilbilimi alanında doktor unvanı aldı. Marmara Üni-
versitesi’nde önce doçent daha sonra profesör olarak görev yaptı.
Uzmanlık alanları Türkçe çeviribilim, dilbilim ve Fransızca dilbilimi-
dir.