Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza" ve "Budala" eserlerinde anlatmak istediklerinin daha bu öyküsünde başlamış olmasına çok şaşırdım. Büyük eserlerini okuduktan sonra bunun basit ve yüzeysel bir rezil olma ya da hayal kırıklığı öyküsü olmadığını anlayabilirsiniz. Taze bir Avrupa özentiliği eleştirisi. Henüz Raskolnikov kadar
Beklediğimden çok daha iyiydi. Zaten Dostoyevski için de çok özelmiş. Bir makalede Rus edebiyatında Dostoyevski'nin Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler ve Budala eserlerinin ayrı bir öneme sahip olduğunu okumuştum. Budala'yı Suç ve Ceza'dan sonra, Karamazov Kardeşler 'den önce yazıyor. Zaten Karamazov Kardeşler son kitabı. Diğer
Bu duyguyu, 1867’de İsviçre’deyken Dostoyevski’nin Cenevrelilerin şehirlerini çok sevmelerini hiç anlayamamasına benzetilebilir. “En basit şeylere, hatta sokaktaki direklere bile çok güzel ve şahane şeylermiş gibi bakıyorlar” diye öfkelenir…