Herkese selamlar, Jenni Fagan’ın Panoptikon isimli romanından bahsetmek istiyorum.
Yazarın ilk romanı olan Panoptikon, beklenen öncül olan ve arka planda tutulan suçla pek alakası olmayan bir ceza hikayesidir. Bebekliğinden beri koruyucu aile bakımına girip çıkan ve anlatıcının hesaba katmadığı kadar uzun yıllar boyunca seri suçlu olarak kalan on beş yaşındaki yetim Anais Hendricks'in hikayesini anlatıyor. Kurumun adı Panoptikon,Jeremy Bentham'ın on sekizinci yüzyıl tasarımı ve bunun sosyal ve psikolojik etkileri üzerine düşünmeye davet ediyor.
Yazarın kısa ve etkileyici cümlelerini aşırı argo kullanması bence gölgeliyor. Anais’in ruh halini bu derece ergen yeraltı edebiyatı argosunu kullanmadan rahatlıkla verebilirdi ki çoğu yerde bunu yapmış. Romanın kurgusu da finali de çok iyi. Roman sistemi sorguluyor ve toplumun gözden çıkardığı bu insanların, sistemin darbeleriyle çıkış yollarının kapandığını inandırıcı olarak anlatıyor.İlk başlarda yazarın argo konuşmalarından epeyce rahatsız olduğumu belirtmek isterim, sonrasında romanın has kızının ve esas oğlanın toplumdan ayrıştırılmasının ve sürekli yetimhanede veya sokaklarda yaşan çocuklar olduğunu göz önünde bulundurarak olaya biraz daha ılımlı yaklaşmamı sağladı. Bu kitabı tavsiye ediyorum lakin çelik gibi bir psikolojiye sahip olduğunuz zaman okuyun.
PanoptikonJenni Fagan · Sel Yayıncılık · 201534 okunma
***
Kendini bu kadar bilmiş hissetmediğin bir gün gelecek. Bir gün hayatına bir anlam katmanın sadece be sadece sana bağlı olduğunu fark edeceksin.
***
***
Eskiden insanlar, bir kadının, kocası veya ailesi olmaksızın yaşamı idame ettirebilmesinden hoşlanmazlarmış. Kadının dindar olduğunu söyleyen eril bir otorite yoksa, onun şeytana uyacağını düşünürlermiş. O kişi kötü olmaya mahkummuş.
***
***
Bir daha öyle insanlarla bir arada olmamak için her şeyi yaparım. Bitsin istiyorum. En uzun geceden sonra gün ağarırken ateş cambazlarını seyretmek istiyorum.
***