Öğretmediniz de ne oldu, ha, ne oldu? Kardeşimle ben mutluluktan göklerde mi uçuyoruz şimdi... Çektiğimiz her tür acının içinde sizin de payınız var... Gözyaşlarımızın her damlası sizin yüzünüzden akıyor...”
Bu ben.
Aynada yüzümü gördüm, bembeyazdı... Gözlerimse koskocaman... Hep uyanış, hem uyanışla mı geçecek ömrüm?
Reklam
Fügen’ler, Günseli’ler... Şişko bedenleriyle, saçı başı dağılmış çocuk peşinde koşan kadınlar, evrak çantalı kocalar, yüzü gözü morarmış kadınlar, çılgın sevişmeler, karşılıklı orgazmlar... Masallar, Romanlar... Filmler... Dört duvar arasında mutluluk simgesi kadınlar, donuk bakışlı, gülümsemesiz anneler...
(Hani, ‘Sahi mi?’ diye havalara sıçrayacaktı. Hani başını karnıma koyup, ‘Oğlum, oğlumuz burada şimdi’ diyecekti. Hani elimden tabakları alıp, ‘Aman sevgilim sen yorulma, otur, ben her işi yaparım’ diye beni bir koltuğa oturtup bacaklarıma yün battaniye örtecekti...)
Balayı odalarında çarşaflar naylonlu, kızlar bu odalara kapatılıp kapatılıp, kadın yapılıyor. Durmadan, sürekli, fabrika gibi. Balayı odalarında çarşaflar naylon kaplı, akan kan şilteye geçmesin diye... Kızlar kanlarını sevdikleri erkek için akıtıyorlar, kızlar kanlarını bir ömür boyu bile olsa, kendilerini alacak erkeklerine saklıyorlar.
Erhan Fransa’ya gitti, aklı fikri oralarda, belli ki oralara yerleşecek, buraları hiç sevmiyor. Ve ben gidemeyeceğim. Babam yollamaz. Ve benim buralarda okuyup, buralarda güçlenmem gerekecek.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.