İnsan hiçbir zaman, "Şu an gözlerden uzakta, yapayalnızım!" dememeli. Çünkü tek başına da olsa, bütün gizlileri bilen Yüce Allah onu görüyor ve işitiyor.
Ben, bir erkeğin kendisini gördüğünü ya da sesini işittiğini hissedip de normal halinden farklı hareketler yapmayan ve önceden gerek duymadığı sözler sarf etmeyen hiçbir kadın görmedim.
O sırada, ağlayan kadınların arasında o genç cariye gözüme ilişti. Geçen uzun zaman içinde küllenmiş olan aşkım onu görünce yeniden alevlendi. Bana mâzimi, eski aşkımı, mutlu günlerimi, unutulmuş anıları, geçip gitmiş ayları, günleri, yokluğa gömülmüş zamanları, silinmiş izleri hatırlattı. Kapanmış yaralarımı açarak acılarımı tazeledi. Onu unutmamıştım. Aksine acım artmış, aşk ateşim yeniden tutuşmuş, hüznüm yoğunlaşmış, özlemim iki kat çoğalmıştı. İçimde o ana kadar saklamış olduğum aşkım şimdi tekrar gün yüzüne çıkmıştı!
Büyük İskender'e dünyanın en büyük felaketinin ne olduğu sorulmuş, o da şöyle cevaplamış:
"İyi adamın kötü adama muhtaç olmasından daha büyük bir felaket yoktur."
Aşk, dermansız bir derttir dostum. Bu derdin ilacı, çekilen cefa nispetinde ve yine kendisindedir. Öyle bir hastalıktır ki bu, hasta zevk alır ondan. Arzulanan bir derttir aşk, bu derde düşen kurtulmak istemez. Bu hastalığa yakalanan iyileşmeyi arzulamaz.
Oysa seven ruh, bir parçası olduğu birleşmenin önemini bildiğinden artık bütün engellerden kurtulmuştur: Devamlı onu ister, aklında sürekli o vardır, hep onu arar, onunla buluşmayı arzular, mıknatısın demiri çektiği gibi onu cezbeder.
SAD: "Ben bu dağa çıktım düşümde. Ne zaman düşecekse karanlık üzerimize, düşsün bir bulutun gölgesi gibi, serinlikle birlikte bir çadır kuralım, ateşe hakiki bir çay koyalım, kenti unutanlardan olalım."