Yazdıklarında kendimizi bulduğumuz yazar ve şairler, şarkılarında kendimizi bulduğumuz müzisyenler ve filmlerinde kendimizi bulduğumuz yönetmenler rehberimiz oldu, fukaralık ve sefaleti zevke dönüştürdük, mutsuzluktan kalkan, öfkeden mızrak yaptık, uyumsuzluğumuzu mükemmel bir şeymiş gibi savunurken bizden önce yaşamış kişileri referans olarak sunduk ve nefret ettiğimiz her konuda da başı çeken sapkın ve şaşkın varlıklar olduk. Yalnız, mutsuz, bencil, kafası her zaman karışık, huysuz ve huzursuz yaratıklarız. Azınlığa ve ayrıksıya tutkunuz. Sevilmeyeni severiz. Mutsuzluktan yakınırız ama melankolik olana ilgi duyarız. Pislikten haz duyan zarafet bağımlılarıyız. Tuhafız işte. Her zaman yanlış ata oynar hep kaybederiz ama ümidimizi asla kaybetmeyiz. Tabii bu bizi iyimser biri yapar mı? Hayır. İyi şeyler olduğunda tadını çıkarmayı biliriz fakat kötü bir şey olduğunda ya da hiçbir şey olmadığında hep pesimistiz.
Güzel adam da değiliz iyi kadın da. Papatyadan çok kaktüs severiz.
Sizinle bizim aramızdaki en büyük fark: siz herkesi niteliklerine göre konumlandırıp başkalarının eylemlerine göre şekil alırken biz herkesi sorgusuz kabul ederiz ama hiçbir şey için de karakterimizden ödün vermeyiz. Bizden bir yol olmaz. İşler yolunda gitmediğinde yoldan çıkmaya bahane ararız. Hepimizi üst üste koysanız bir adam etmeyiz ama biz de bu lânet gezegene aidiz ve sizler de bizden daha makbul şeyler değilsiniz!