insanı sarıp sarmalayan bir okumaydı. Aşkın ve vücut bütünlüğünün çok başka boyutuna tanık olduk. Bütünlük dedim ya, hangi durumda gerçekten sağlıklıyızdır ya da hangi aşk çıkarsız beklentisizdir? İnsanlar gerçekten birbirlerini fiziken ve ruhen tamamlayabilir mi? Yazar bunu mümkün kılıyor. Parmak izi gibi herbirimizin kalbinde söylenen şarkı başka ve onu duyan sadece bir kişi var diyor ah, çok da güzel söylüyor bunu.
Julia, aniden ortadan kaybolan babasını aramaya karar verir ve 40 yıl önce yazılmış ama gönderilmemiş bir mektup bulur. Doğunun küçük bir dağ kasabasına doğru yola çıkar ve geçmişten gelen sıralara orada tanıklık eder. Merakı diri tutarak ve aynı zamanda okuru duygusal bir yolculuğa çıkararak kelimeleri çok güzel işlemiş yazar. Kafamda birkaç soru işareti kalmış olsa da yazarın aktarmaya çalıştığı duygu bana geçti ve çok keyif aldım bu okumadan.
Sakin, dingin ve anlaşılır bir anlatımı var. Yani mutlu, yorgun, sıkkın, bunalmış, kafası karışık farketmez her ruh halinde okunabilir bir kurgu. Bu tür kurgusal metinlere ihtiyaç duyuyoruz bazen.
Tavsiyemdir dostlar