TEK İLÂHIMIZ SENSİN SEN...
Adamın birisi Yahyâ b. Muâz rahimehullah’ın yanında;
اذْهَبَا إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَّيِّنًا لَّعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَى
“Firavun’a gidin, çünkü o tağutlaştı. Öğüt alması yahut korkması için ona yumuşak söz söyleyin.” ayetini okumuştu. (Tâhâ, 43, 44)
Âyeti dinleyen Yahyâ b. Muâz şöyle diyerek ağlamaya başladı:
إلهي هذا رفقك بمن يقول أنا الإله ، فكيف رفقك بمن يقول أنت الإله
“Allah’ım! ‘Ben ilâhım’ diyene şefkatin böyleyse, acaba ‘Sen (hak) ilâhsın’ diyene şefkatin nasıldır?”
(Tefsîru'l-Beğavî, sf.2/314)
Ey Rabbimiz! Biz sadece seni hak ilâh olarak tanıdık. Bizi affeyle, bağışla. Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfir topluluklara karşı bize yardım eyle. (Allâhumme Âmîn)