Akrabalarını ziyaret etmek isteyen insanlar kafayı yemek üzereydi­ler. " İnsanlar kan bağını fazla abartıyorlar.
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Reklam
Araştırmalara göre, soleus şınavı hareketi, yürümek gibi görünse de (oturarak yapılmasına rağmen) tam tersidir. Nitekim yürürken vücut, soleusun kullandığı enerji miktarını en aza indirecek şekilde tasarlanmıştır. Normal kaslar içlerindeki şeker deposu olan glikojeni tükettiğinde yorulur, bu nedenle laktik asit birikir ve yorgunluk hissederiz. Ancak soleus kası, glikojen kullanmak yerine kandaki şekeri direkt olarak çeker; bu nedenle laktik asit birikmez ve bu kas kolayca yorulmaz. Bu durumun belki de evrimsel bir amacı vardır. Söz konusu çalışmada ise bunu tersine çevirerek otururken soleus şınavını uyguladılar ve kasın uzun süre mümkün olduğunca çok enerji kullanmasını sağlamaya çalıştılar. Bugünlerde bu amaçla özel giyilebilir teknolojik ürünler üzerinde çalışmalar yürütülmektedir. Soleus egzersizini yapmak için en ideal zamanı da ekleyeyim: Yemek sonrası en yüksek şeker seviyesi birinci saate denk gelir, yani yemekten tam bir saat sonra kan şekeri seviyesi en yüksek seviyededir. Bu durumda, o anda bu şekerleri enerji için kullanmak akıllıca olacaktır. Dolayısıyla soleus şınavı yapmak için doğru zaman yemekten sonraki birinci saat içerisindedir. Bu egzersizi yemekten elli dakika sonra başlatıp yetmişinci dakikaya kadar oturduğunuz yerden yapabilirsiniz. Toplam yirmi dakika fazla geliyorsa elli beşinci dakikada başlayıp altmış beşinci dakikada bitirebilirsiniz.
HARESE nedir biliyor musunuz?
Harese nedir bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin hırs Haris ihtiras muhtelif sözleri buradan türemiştir. Harase şudur evladım. Develere çöl gemileri derler bilir misin. Bu mübarek hayvan 3 hafta yemek yemeden su içmeden aç susuz çölde yürür de yürür. O kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin dikin devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeni ile karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kanına doymaz , ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Bütün Orta doğu'nun âdeti budur oğlum. Tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur
Kan şekeri piklerini ani olarak yükseltmemek için yavaş yemek gerekir.
Kararında
Çok yemek yersek ve atıl bir hayat yaşarsak, kilüs alan tüm damarlar tıkanır. Sabahları rahatsızlık ve tiksinti meydana gelir, bunun nedeni ise geceleri bu aşırı beslenmenin vücudu ağırlaştırmasıdır. Böylece mide tembelleşir ve yakılacak gıdalarılarla aşırı yüklendiği için kan kelimenin tam anlamıyla kalınlaşır.
Reklam
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır. Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
“İyi uyumadığımızda vücudumuz bunu bir acil durum olarak yorumluyor,” diyor Roxanne. “Kendimizi uykudan yoksun bırakınca ölmüyoruz. Az uyumak mümkün olmasa çocuk yetiştiremezdik, değil mi? Kasırgalardan sağ çıkamazdık. Bunu yapabiliyoruz — ama bir bedeli var. Vücudumuz sempatik sinir sisteminin etkisi altına giriyor-şöyle der gibi: "Eyvah, uykudan yoksun kaldığına göre acil bir durum olmalı, kendimi buna hazırlamam için gerekli fizyolojik değişimleri gerçekleştireyim hemen. Kan basıncını artırıyorum. Canın daha çok hazır yemek isteyecek, çabuk enerji için daha çok şeker almak isteyeceksin. Kalp atışının hızını artırıyorum."...Tüm bu değişimler "Ben hazırım" mesajı veriyor yani. Vücudumuz neden uyanık kaldığını bilmiyor. “Beynimiz boş boş oturup Schitt's Creek izlemek için uykudan mahrum kaldığımızı bilmiyor ki. Neden uyumadığımızı bilmiyor beyin — ama sonuç fizyolojik bir alarma geçiş oluyor.”
Dante ve Üroloji :)
Susamış damarların asla içmedikleri ve sofradan kaldırılan yemek artığı gibi kalan tam kan, insan uzuvlarının her birine şekillerini veren hassayı, kuvveti kalpten alır, nasıl ki damarlarda dolaşan kan da bu uzuvlara çevrilir. Bu kan sindirilir sindirilmez bir yere iner (bu yerin adını etmemek etmekten daha iyidir), daha sonra oradan geçerek tabii bir kap içinde başka bir kanın üzerine damla damla akar. Bu iki kan birbirine karışarak birleşir. Bunlardan biri pasif, öteki ise, geldiği yerin mükemmelliği sayesinde, aktiftir. Bu aktif kan ötekiyle birleşti mi, derhal etkisini göstermeye başlar, evvela onu pıhtılaştırır, sonra da içindeki maddesiyle, katılaştırdığı şeye hayat verir
Ya da daha detaylı anlatmak gerekirse... Gözlerimiz kumaşı paramparça olmuş uzun koltukta, üzerlerine kan sıçramış tablolarda, üzerinde kırık bir vazo, yarım kalmış yemek tabakları ve devrilmiş birkaç kadehi taşıyan masada ve masanın altından başlayıp koridora doğru uzanan kan izlerindeydi... "Her yer." dedim nutkum tutulmuş bir halde, "Her yer kan..." Geriye doğru bir adım attğım an dışarıdaki yapay aydınlatmalar kapandı. Evin loş aydınlatmaları ise içeriyi daha da kaotik göstermekten başka bir işe yaramıyordu. Elim istemsizce Uraz'ın koluna tutundu. "Kimse var mı?" diye seslendi Nisan korkuyla.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.