"Bir martı sadece balık avlamak, karnını doyurmak için dünyaya gelmiş olamazdı öyle değil mi? Muhakkak hayatını anlamlı kılacak bir şeylerin olması gerekirdi. İşte Martı Jonathan Livingston, hayatının anlamının 'uçmak' olduğunun farkına vardı. Ama unuttuğu bir şey vardı. Hayatına, seni diğerlerinden ayıracak bir anlam katarsan, muhakkak dışlanırdın.
İşte bazı insanlar da böyledir maalesef. Herkes kendisi gibi olsun ister. Farklılıkları bir türlü kabullenemez. Kim özgür olmak isterse, kanatlarını kırmaya çalışır. Yeniliği hazmedemez. Oysa bizi biz yapan şey elbette farklılıklarımızdır.
Biri çıkıp da kanatlarımızı kırmaya çalışıyorsa, bilmeliyiz ki kendi kanatlarının farkında olmadığından veriyor bu anlamsız savaşı.
Kitapta da geçtiği gibi:
Bir kuşu özgür olduğuna ikna edebilmek niye dünyanın en zor işi?"