Salgın hastalık gibi yayılan körlük insanların içinde hep var olan kötülüğün kaynağını temsil etmektedir. İnsanlar yaşamak için gerekli olan temel ihtiyaçları karşılanmadığında nasıl körleştiğini, ahlaki, hukuki, toplumsal değerleri nasıl görmezlikten geldiğini gözler önüne seriyor. Kör olmuş bir insanın kötülüğünün sınırlarının olmadığını gösteren dehşet verici,korkunç, acı dolu olaylar yaşanıyor. Bu kitaptaki körlük metaforunun aslında ahlaki değerlere, vicdani duygulara karşı bir körlük olduğunu düşünüyorum. İnsan hayatını anlamlı kılan, onurlu yaşamın temeli olan ahlakın yerle bir olmasıyla toplumsal düzenin de ortadan kalkacağını gösteren distopik bir eser ortaya konulmuş.İnsanların körlüğünün biyolojik körlükteki gibi karanlık bir körlük değil de beyaz bir körlük olması da insanların aslında görebildiklerini fakat görmek istemediklerini gösteriyor. Görmek istemeyen birisine hiçbir şey gösteremezsiniz ya da anlatamazsınız. Kitabın sonunda da "Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, gören körler mi, gördüğü hâlde görmeyen körler." denilmesi bunu destekleyici niteliktedir.