Durgun bir suda yüzen kâğıttan kayıklar gibi yalnızca suyun üstünde yüzenlerden konuşuyoruz, derinliklerde olanlardan, duygulardan konuşmuyoruz, konuşmak bize gerçek bir mutluluğu, mutluluk ise gerçek acıyı getirir diye korkuyoruz, bu korkunç ilişki bizi köksüz ve manasız konuşmalara mahkûm ediyor, derinde olan, sahici olan söylenmiyor, yalnızca suyun üstünde yüzenler, kuru yapraklar, rüzgârla eğilen kamışlar, bazen bir nilüfer, yosun parçaları.