keske yalan da olsa dünyada adalet diye
bir seyin var olduğuna inanabilseydim. Ama inanamıyorum. Çünkü insan denen bu tuhaf
yaratığı kötülükten uzak tutacak ne bir güç var, ne de bir yasa.
Bizleri perişan eden, elimizi kolumuzu bağlayan; büyük kavgalara biriktirmemiz gereken öfkeyi ve gücü, günlük yaşama içinde ucu ucuna harcamak zorunda kalışımız.
Ölen ister namuslu biri, ister çıkarcının teki, ister yaşarken varlığıyla herkesi bezdirmiş bir ukala olsun, sözler değişmez. En büyük sahtekârlığımızdır: ölünün arkasından iyi konuşulur. İyilik, cesetler arasında eşit olarak dağıhlır.
Düşünün: tam anlamıyla katılacağınız nitelikte bir örgütün kurulmasını önce başkalarından bekliyorsunuz. Siz katılmadan, sorumluluğu paylaşmadan; sonradan, uygun bulursanız katılacaksınız.
Geleceğe karşı umud'ların, hayallerin, nasıl'da bir düş, bir beklentiye heba edilmiş herkesin kendi yaşamında var olan tükenişin gerçekliğini ifade edilmiş bir kitabının insanın kendi aynasından bakıldığında kendisini sorgulayacağı bir kitaptır.