Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

karapilot

Delilik Çiçekleri
Bu zavallı çocuğa karşı içi acıma ile doluydu. Ama iğrenmeden de bakamıyordu. ''Hastalıklı yaratıklardan korkuyorum. Gerçekte bu Pierre’in hatası değil. Alabildiğine soyuna çekmiş. Önlemler almak boşuna bu gibi şeyler hep çok geç öğrenilir. Ama yine de bu kusuru her zaman içinde taşımıştı. Hayır Pierre sorumlu değil. Insanı yargılamak istediğimiz zaman, bu hastalıkları hesaba katmayabiliriz, bu kusur kişiliğinin temelini oluşturuyordu. Bir kanser ya da Verem gibi değildi. Kızla Aşk dönemini yaşadığı zamanlar Eve’nin bu kadar hoşuna giden, bu sinirli çekicilik, bu incelik, bu delilik çiçekleriydi. Kızla evlendiği zaman zaten deliydi ama belli etmiyordu. İnsan kendi kendine sormalı.'' diye düşündü bay Darbedat, sorumluluk nerede başlar yada daha çok nerede biter. Her an kendini çok dinlerdi, her an içine dönüktü. Ama bu onun hastalığının nedeni mi, sonucu mu?
Reklam
Önbağlanma
Dölyatağına düştükleri günden başlayarak, bireyler kendilerine soyut bir koşul sunan bu dünyada doğup büyümezler, bir parçası olduklarından ötürü kendilerini koşullandıran ve bizzat kendilerinin de koşulandıracağı somut bir dünyada doğup büyürler. Bir ananın çocuğunu koşullandırması ve çocuğun da gebelikten sonra anayı koşulandırması gibi.
umutsuzluk ve olanaklar
Esir düştüğüm günlerde ilgi çekici bir cizvit tanımıştım. Papazlar arasına katılması şöyle olmuştu. Bir sürü bahtsızlığa uğramıştı; hayatta daha çocukken babası ölmüş, yoksul ve kimsesiz kalmıştı. Bunun üzerine bir din okuluna sığınmıştı. Yazık ki bu durumu durmadan başına kakalınıyordu, çocukcağızın açıkta kaldığı için içeri alındığı duyuruluyordu kendisine. Bu yüzden küçüklerin hoşlandığı, o onur yüceltici, okşayıcı hareketleri görmedi hiç. Üstelik 18’ine girince başarısızlıkla biten bir aşk serüveni geçirdi, 22’sinde subaylık sınavını kazanamadı. Önemsiz bir şey belki ama onun için bardağı taşıran bir damla oldu bu. Genç adam şöyle düşünebilir de başarısızlığa uğramıştı yenilmişti. İşte bu bir işaretti, ama neyin işareti. koyu bir üzüntü ya da umutsuzluğa kapılmak işten bile değildi. Öyleyken delikanlı enine boyuna bir güzel düşündü şuna karar verdi: Evet bir işaretti bu. işarette gösteriyordu ki, dünya işlerinde zaferler kazanacak bir kimse değildi o. Böylesi işler için yaratılmamıştır. Dinin, ermişlerin, İnancın, imanın getireceği başarılar için yaratılmıştı. Ancak bu yoldan zaferler kazanabilirdi. Sonunda tanrının bir işareti saydı bunu, kalktı tarikata girdi, cizvit oldu. Görüldüğü üzere bir işaretin anlamı üzerine karar verirken tek başınadır insan. Nitekim bunca başarısızlık karşısında delikanlı bir başka kararda verebilirdi. sözgelimi devrimci ya da doğramacı olmak isteyebilirdi, istemediğine göre işareti yorumlamanın bütün sorumluluğu onundur yalnızca onun omuzlarındadır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Seçiş
'İnsan kendi kendini seçer!' dediğimizde, her birimizin kendi kendini seçmesini anlıyoruz bundan. Ama insan kendini seçerken bütün insanları da seçer. Kendini seçmesi bütün öbür insanları da seçmesi demektir aynı zamanda. Olmak istediğimiz kimseyi yaratırken, herkesin nasıl olması gerektiğini de tasarlarız. Hiçbir edimimiz yok ki, olmasını zorunlu saydığımız bir insan tasarımı doğurmasın.
YAŞANMAMIŞLIK
Andre Gide'nin dediği gibi ; Yaşanan bir duygu ile yaşanmış gibi gösterilen bir duyguyu birbirinden ayırmak çok zordur.
Reklam
Sehafat
Bu uygunluk ve eşitlik, ilişkileri kolaylaştırıyor ve bağlılıkları arttırıyor. Sürekli çıplaklık da cinsel ahlak ve ahlaksızlık kavramlarını ortadan kaldırıyor, tertemiz yaşantıları moral bakımından doğaca lekesiz bir ruhla gelişmelerini sağlıyor, aralarında birbirlerinden saklamak zorunda kalacakları hiçbir şey hiçbir, gizem bulunmuyor. Bu yüzden de iki yüzlü ve sadistçe ilişkilere yer kalmıyor. Sevinç ve tasarıları aynı ölçüde tatmak ve paylaşmak, aynı koşullar altında birlikte çalışmak, erkeklerle kadınları, Avrupalı sevgililerden çok daha güçlü olarak birbirlerine bağlıyor ve bu bağlılık mutlulukları arttırıyor. Bu koşullar altında Sefahat dediğimiz kavram da anlamını yitirip tümüyle yabancı kalıyor.
Çıplaklık
Doğanın bize sunduğu en görkemli sanat yaratışı yalnızca bir pareo yani bele dolanmış bir ipten başka giysi taşımayan çıplak bir kadın yüzyılların mirası kokmuş geleneklerle şartlanmış kafalarımız a aykırı düşer Oysaki çıplaklık insan yaratılışının doğal yapısıdır kaçamak durumlarda ele geçen fırsatı değerlendirebilmek için doğal it ilerle toplumsal töreler arasında borç alarak dengesini yitiren bizim insanlarımız doğaya aykırılığın oluşturduğu bozucu ve güçten düşürücü etkinin beden ve moral olarak çürütüp konuşturduğu zoraki bir düzenin insanlardır. Törelere bağımlılık konusundaki titizliğimizle, özentili yaşantımız, sinirlerimizi bozmakta, adele gücümüzü zayıflamaktadır.
İnsan yalnızca kendini anladığı gibi değil, olmak istediği gibidir de.
Rus köylüsü
Köylüler para etmezler, ama şaşkınlar. yırtıcı hayvanlar! hiçbir şeyden Korkmazlar Siz bacılar milyonlarca russunuz. Hepiniz de köstebekler gibi körsünüz hiçbir şey bilmezsiniz hiçbir şey! köylü Meyhanede daha ne bileyim hapishanede, kışlada bir şeyler öğrenebilir, hiç değilse ama karısı? o öğrenecek hiçbir şey görmemiş hiçbir şey işitmemiş! nasıl büyürse öyle de ölür! küçücük kör köpekler gibidirler koşa koşa başlarını pisliklere çarpa çarpa giderler.
Tolstoy ve Kadına bakışı
Tolstoy, Çağdaş kadın saygısından hiç hoşlanmaz ama ana-kadın diye adlandırdığı kadın için hayatın gerçek anlamını bilen bir kadın için dindarca bir hayranlıkla dolu sözler kullanır. onun acılarının ve sevinçlerinin gebeliğinin ve analığını o korkunç sancıların o rahatlıktan uzak yılların kadının, hiç kimseden ödül beklemeden yaptığı o görünmez, o ezici çalışmanın, yasayı yerine getirip de sancıdan kurtulduğu zaman ruhunu dolduran mutluluğun eşsiz bir övgüsünü yapar. kocası için bir engel değil, bir yardımcı olan, Mert eşin portresini çizer. bu kadın bilir ki insanın iç çağrısı yalnızca kendini başkaları için kapalı bir biçimde, ödül beklemeden feda etmektir.
Reklam
İşte ben, mutlu adam. her akşam soyunurken yalnız kaldığım odamın dolapları arasında kendimi direğe asmamak için ipi Kendi kendimden saklıyorum. şeytana uymak korkusuyla silahımla ava gitmiyorum. artık birinin yaptığı saçma bir şakaymış gibi geliyor da hayat bana. 40 yıl boyunca çalış didin, ilerle sonra da ortada hiçbir şey olmadığını gör! hiçbir şey! Kala kala çürümüş bir beden ve kurtlar kalacak benden. insan Ancak yaşamakla sarhoş olduğu sürece yaşayabilir ama sarhoşluk geçer geçmez Her şeyin bir aldatmaca budalaca bir aldatmaca olduğunu görür. Aile ve sanat yetemez dert bana Aile demek benim gibi mutsuzlar demekti. sanat Hayatin bir aynasıdır. Hayatın bir anlamı kalmayınca ayna Oyunu da oyalayamaz artık insanı. en kötüsü boyun eğemiyordum. ormanda yolunu şaşırmış, yolunu şaşırdığı için dehşete düşmüş bir adam gibi her adımda biraz daha kaybolduğunu bilmekle birlikte, dört bir yana koşan bir türlü duramayan bir adam Gibiydim.
Sağlığı yerinde olan bir kadın, vahşi bir kadındır. Tolstoy
Kuzey Amerika'daki 13 İngiliz kolonisi 4 Temmuz 1776 da Philadelphia da onayladıkları bağımsızlık Bildirisi ile Amerika'yı kurdular bildirinin en temel Yurttaşlık haklarını tanımladığı ünlü cümlesi aynı zamanda doğmakta olan ülkenin ruhuna da yön verir. yaşam, özgürlük ve mutluluk arayışı. daha önce 17. yüzyılda İngiliz filozof John Locke'un aynı sırayı takip ederken mutluluk yerine Emlak 18. yüzyılda modern ekonomi biliminin liberal kurucularından İskoç adam smith'in ise mal varlığı sözcüklerini kullanmış olması dikkat çekicidir.
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.