Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Önce gözbebekleri, atropinle büyütülmüş gibi. Kim düşer mavi kuyuya? Kim örter gökyüzünü? Kim söz eder bir diğerinin yıkamadığı elden? Sonra yakınlığı dişlerin ve dilin. Kehanette bulunmak kolaydır. Hiçbir kuş arada "Guguk" demez. Gelen, düşünceden yoksundur. Kim örter üstünü düşlerin? Kim yazar küçük yazıyla: Karadır omuzları gecenin. Uzun bir süredir Derin uyumamıştım bu kadar. Zamanla öğrenilir yeniden: Kurur kuyular.
Neşe bir yavru hayvan. Tutar yolunu yukarı doğru kanatları olmadan.
Reklam
Zaman: cepleri kanla nemlendiren bir şey. Yaşam yağıyor açık gövdelerden. Günler ve onların insanlarla sessiz alışverişi, kaybolan. ...
Bunu farklı görüyorum - kelimeler kapitalizmin artıkları- Bunu öyle görmüyorum. Kar diyorum ve ağzımda 1929 kışı. Su, diyorum, bir kez daha Kuzey Denizi'nde boğularak. Ateş. Bir elim yanmakta son savaştan beri. Özgürlük diyorum ve hâlâ bilmiyorum ne söylediğimi.
Bazıları bekler mutluluğun belirmesini -bir profil, duvara atılmış, kapının uzanabildiği. Ölüm bir zaman-oyunudur, öncesinde yaşamla, içinde nereye olduğunu bilmeksizin hep kanadığımızı hissettiğimiz. Zaman geçip gider. Her şey bağlıdır birbirine - demek istediğim dikkat et: "kültürün tasvirinde bireyler basit birimler olarak görünürler." Gerçekte yapmak istediğimiz, beklemektir, bizi boğacak kelimeleri boğazımıza dizecek kişileri.
Hep aynı şarkı -yalnızca böyle. Yaşıyorum. Bu kısa melodi. Fazla olmasın bir defada. Saymıyorum günleri. Değişirken durumlar defalarca sözü olmaz onların. Benimse var. Yeterli bugün için, ilerletir beni bazen eğer ben başka kapıların önündeysem ve geceleri olması gereken bir pencere ışıklıysa, tadına varılabilen güzelliğin bir noktası gibi. Bana yararı olmaz nasıl hayatta kaldığımı kimsenin fark etmemesi.
Reklam
Şimdilik her şey eskisi gibi kalır- bir hatırlatma mekaniği. Çocukluk Kathreiner'in çekirdek kahvesi gibi kokardı. Herkes kendi tarzıyla kaçar gerçeklikten. Doluydu o zamanlar hesap defterim çizilen kırlangıçlarla. Denir ki saatin içine ölüm yerleşir. İstemedim gözlerimi yıkamayı. Hatırda tutmak istedim görmüş olduklarımı.
Başparmakla işaret parmağı arasında tutuyorlar su bardaklarını sessizce. Ara sıra götürüyorlar ağızlarına, sönerken sigaralarının küçük ateşleri. Söylenecek çok şeyleri var. Masanın altındaki bacakların hareketleri rahatsız bu yüzden. Sinirle eşeliyorlar ayakkabıyla yerleri. Fakat masanın üstünde bozulmuyor terbiye ve sessizlik. İyi beceriyorlar su bardaklarını bir süre sonra havada asılı bırakmayı. Bu arada cümleler kuruyorlar, yalnızca kalbin derinliklerinde anlaşılabilir olan.
Yelkenliler ve gülüşler, sakalda altın gibi duran, geçip gittiler, ağızdaki pis bir nefes gibi, kireci toza döndüren bir gölge gibi duvardaki. Dağılmaksızın kalır keder, siyah baldan yapılma, ışığa asılı, güzel kokusuyla, kuş pisliği gibi nemli ve sıcak tuğla basamaklara yüklü kolay ölüm olarak. Fal açan gemiciler yalnızlar kendi içlerinde. Tütün sızıyor aralık gözkapaklarından içeriye. Mavi perde geceye fırlattıkları bıçaklar çentikler açıyor sonsuzluğun uyanık kalan sert rüzgârında
Ses (Die Stimme)
Akşam yükseldi su gibi ve boğdu gözlerini. Yine de gitti onun sesinin ardından. Gece bir keten kuşunun derisi kadar hafifti.
Sayfa 13
Reklam
Unterhaltung
Sinirle eşeliyorlar ayakkabıyla yerleri. Fakat masanın üstünde bozulmuyor terbiye ve sessizlik. İyi beceriyorlar su bardaklarını bir süre sonra havada asılı bırakmayı. Bu arada cümleler kuruyorlar, yalnızca kalbin derinliklerinde anlaşılabilir olan.
Sayfa 15
Beyaz
Kar yağdığını söylüyor biri. Parça parça hava yavaştan açıyor gözlerini soğuğa. Kar güzeldir yazmak için. Beyaz bir mektup boyunca söz dinliyor zaman ve elma ve buz gibi kokuyor eriyene değin.
Ufuk mavisinin gizli aşkı bir kızın damar rengine. Yalnız bir adam ayaklarının yanına çiziktiriyor kendi gölgesini. Her sarı biliyor bir limonun hikâyesini.
Sayfa 29
Yağmur ölü bir dilin uzun cümleleri gibi, Cicero'nun Latincesi.
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.