Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yenisöylem’in tüm amacının, düşüncenin ufkunu daraltmak olduğunu anlamıyor musun? Sonunda düşüncesuçunu tam anlamıyla olanaksız kılacağız, çünkü onu dile getirecek tek bir sözcük bile kalmayacak. Gerek duyulabilecek her kavram, anlamı kesin olarak tanımlanmış, tüm yan anlamları yok edilmiş ve unutulmuş tek bir sözcükle dile getirilecek.”
Köktendincilik nedir? Bu soruyu duyunca insanın aklına hemen Yakındoğu ve İslam geliyor. Oysa bu kavram ilk olarak, Birinci Dünya Savaşı ertesinde ortaya çıkan ve kendini genellikle “köktendinciler” (fundemantalistler) olarak tanımlayan bir hareket için, Amerikan Protestan çevrelerinde kullanılmıştır.
Reklam
Yani sonuç olarak çok fazla çalıştığımız için, tüm hayatımız işten ibaret bir hal alıyor ve iş denilen kavram bir probleme dönüşüyor.
...insan dediğin özgür olduğu zaman insandır! s.200
Hiçbir anne, hissettiği ilk acı, öğrendiği ilk kavram dışlanmak olan bir çocuğa küfürsüz konuşmayı öğretemezdi.
Sayfa 192 - Klaros Yayınları 1. Baskı Ağustos 2023Kitabı okudu
ASALA 1979'da Paris Ermeni Konferansı sırasında sağladığı yeni güçlerle kuvvetlendi, 1981'de güçlendi, 1983'de ikiye bölündü. 1979'da Paris'te toplanan Ermeni Konferansı sırasında Fransa'daki Ermeni teröristlerle irtibat kurdu ve örgüte yeni elemanlar aldı. Bunların içinden en önemlileri Alex Yenikomşiyan ve Monte Melkiyan'dır. Bundan sonra da ASALA'nın oku yaydan çıktı. Katliamlar bir zevk, katledilenlerin sayısı övünç kaynağı olmuştu. Bu nedenle masum insanlara yönelmiş terör eylemleri kamuoyunda ki durumlarını iyiden iyiye sarsmaya başlamıştı. Siyasi bir kavram olmaya başlayan bu kargaşa Ermeni isteklerine değil, tam aksine Rusya ve Avrupa Devletlerinin bölgeye ilişkin jeopolitik beklentilerine hizmet eder bir nitelik almıştı.
İnsanlık da yücelttiğimiz şey aslında aşağılayıcı bir kavram.
Reklam
Bana selam vermemişti. O da anlamıştı, konuşmanın önemsizliğini... Gerçekten de konuşularak yapılmayacak iş yoktur. İhtilaller çıkartılabilir, birileri âşık oldurulabilir ve hatta intihar ettirilebilirdi. Konuşarak her şey yapılırdı. Ve bana çok komik geliyordu. Birisinin ağzından çıkan, üç yüz kilometre uzakta doğmuş başka birine hiçbir anlam ifade etmeyen kelimeler dünyayı yönetiyordu. Bir sürü harf, ses, cümle, tiyatro, şarkı sözü... Kelimelerle ne kadar çok yapılacak şey var. Biraz uğraşmak yeter dünyanın bir yarısını diğer yarısına satmak için. Ve çok aşağılık bir durum. İletişim diye bir şey yok. Fazla iyimser bir kavram. Hayatı renklendirmek için. Kim bilebilir kimin bir lafı inanarak söylediğini. Ya deliyse konuşan. Ya ne dediğini bilmiyorsa. Ya bir yalancıysa... Bütün bu nedenlerden dolayı Kinyas’la hâlâ anlaşabiliyorduk. Söylenen binlerce kelime arasında hissedilerek telaffuz edilenleri seçip alabiliyorduk çünkü. Hissedilerek söylenenler yalnız gelmezler. Önlerinde ve arkalarında bir sürü anlamsız cümle olur. Önemli olan hepsini elekten geçirip doğru olanları bulmaktır.
onların çoğuna da göründüğü gibi söyledikleri ayrı şeyler olsa da bir benzerlik açısından aynı şeyler, çünkü dayanakları aynı ilgi: yani kimi karşıtlar kaplam kimi de içlem. İşte bunun için hem aynı hem de ayrı; hem daha iyi hem de daha kötü. Daha önce de dediğimiz gibi ki- mininki akılca daha bilinir, kimininki duyumca (tümel akılca, tekil duyumca bilinir olan; kavram tümele ilişkin, duyumsa tekile). Sözgelişi: büyük ile küçük akılla ilgili, ince ile kalın duyumla. İmdi karşıtların ilke olmaları gerekiyor, bu açık.
Bir anlam aramamalı. Anlam kadar insanın hayatını zehir eden bir kavram yoktur.
Adam füze attı
Eğer köleler kitle halinde kendilerine acı çektirildiğinin bilincinde değillerse, nasıl olur da o kitlenin dışındaki biri, insanın mutluluğu adına köleliğe karşı çıkabilir? Eğer çağdaş insan, bizi kandırmaya çalıştığı ölçüde mutluysa, bu mümkün dünyaların en iyisini kurmuş olduğumuzu kanıtlamaz mı? "Mutluluk yanılsaması yeterli değil midir? Yoksa daha çok, kendisiyle çelişkili bir kavram mıdır?"
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.