Yağmurlu ve soğuk bir gecenin sabahına saat sayıyorum. Gözlerim saatin tik tak sesleri arasında akrep ve yelkovanı takip ediyor. Bu gece hiç bitmeyecek gibi. Yine o gün olanları düşünüyorum, öncekilerle kıyaslayarak. Ve yine aynı kanıya varıyorum; umursanmıyorum...
Çevremdeki insanlar için daha ne yapmam gerekiyor bilmiyorum. Bunları düşündükçe beynimde oluşan bir sızı ve ardından göz çevremde oluşan yanma hissi... Sanırım ağlıyorum.
Gözlerimi ne tarafa çevirsem yakın sandığım insanların beni umursamaz hallerini görüyorum artık. Bu savaşı kendi içimde başlatıyorum. Bütün öfkemi, sinirimi içimdeki sese haykırıyorum. Tabii ki sonuç değişmeyecek. Ay gökyüzündeki yerini güneşe bırakınca olaylar olduğu gibi devam edecek.
Saatin ilerlemediği, yağmurun dinmediği o soğuk gecede yastığım su olmuştu ağlamaktan. Başımda insanı çılgına çeviren bir ağrı...
Ve yalnızlık...
Bu tür olayları çok sık yaşadığımdan dolayı artık mutlu olabilecek şeyler bulamıyorum kendime. Bunalmışlık hissi. Bunlara katlanacak dermanımın olmadığını fark ediyorum. Bedenî değil, ruhanî bir dermansızlık bu.
-KB