Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ℰda

ℰda
@kendiihalindebirokur
•İnna Lillâhi ve İnnâ İleyhi Raciûn
üniversite
İzmit, 28 Ocak
86 okur puanı
Aralık 2017 tarihinde katıldı
1821 yılındaki Yunan Bağımsızlık Savaşı sıra sında -kadın, erkek ve çocuklar da dahil- tam üç yüz bin Müslüman, yani Moro'daki Müslüman nüfusun istisnasız hepsi ve yanısıra da Yunanistan'ın kuzeyinde yaşayan binlerce Müslüman en vahşî yöntemlerle katledilmiş, yok edilmişti. Yine Türklerin karşı karşıya kaldıkları bu saldırılara verdikleri cevaplara ilişkin çok şey biliyor olmamıza rağmen, bu hunharca katliam hakkında Avrupa tarih kitapların da en küçük bir bilgiye bile rastlayamıyoruz. Hıristiyanların Müslümanlar tarafından katledildiğine dair okuduğunuz her katliamın gerisinde, Hıristiyanların Müslümanları topyekün katlettiklerine veya topyekün katletme girişimi gerçekleştirdiklerine dair bir neden vardır ama biz bunların hiç birini öğrenemiyoruz bile.
Reklam
Pek çok yazar, İslâm'ın tarih boyunca gösterdiği bu gözkamaştırıcı başarıyı, dış / hâricî nedenlere - örneğin, civar halkların [ve medeniyetlerin] zayıflığına, kılıcın gelişigüzel, keyfi şekillerde kullanılmasına, zamanın zâlimliğine, elverişsizliğine ve talihsizliğine vesaire- atfederek açıklamaya kalkışmıştır. Ne var ki, bu yazarlar, tarihçiler, Müslümanların Kutsal Yasa'nın [Şeriat'ın] emirlerine harfiyyen uydukları ve bu emirleri titizlikle uyguladıkları sürece, bu emirlerin ve ilkelerin tatbik edilmesi sürecinde muvaffak oldukları; ama bu emirlere uymayı ve itaat etmeyi ihmal etikleri sürece de muvaffak olamadıkları gerçeğini nasıl izah edeceklerdir?
720 syf.
·
Puan vermedi
·
30 günde okudu
Ben, Öteki ve Ötesi
Ben, Öteki ve Ötesiİbrahim Kalın
9.1/10 · 595 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Goldziher, bin yıllık İslâm ilim ve tefekkür geleneğinin ancak Avrupalıların Yahudi ve Hıristiyan inançlarına uyguladığı yöntemleri esas alması halinde yaşama şansının olacağını ileri sürer. Goldziher'in bu tezi, diğer oryantalistler ve sömürge idarecileri tarafından da benimsenir; Avrupa'nın akli ve bilimsel üstünlüğünü teyit etmenin ve sömürgecilik karşıtı hareketleri bastırmanın en emin yolu, İslâm dünyasında yeni bir zihniyet ihdas etmektir.
Avrupa sömürgeciliğine karşı ittihâd-ı İslâm fikrinin ve Osmanlı hilafetinin ciddi bir tehdit oluşturduğunu söyleyen Fransız yazar, “sömürgecilik, zaman isteyen bir iştir ve ani bir hareket, ölümcül sonuçlar doğurabilir." der. Ona göre İslâm dünyasının moral birliği yıkılmalı ve Müslüman toplumlarında var olan etnik ve mezhebî farklılıklar körüklenmelidir. Vaux'un önerisi, kelimenin en geniş manasıyla "Islâm'ın parçalanmasıdır."
Reklam
Neticede Avrupa sömürgeciliğinin İslâm milletlerini bölmek için kullandığı modern milliyetçilik akımları, ümmet ve ittihâd-ı İslâm fikrini etkisiz hale getirmeyi başardı ve Osmanlı'yı parçalayarak onlarca ulus-devletin kurulmasına zemin hazırladı.
Ümmetçilik ve ittihâd-ı İslâm fikri, antiemperyalizme karşı duruşun en somut ve yaygın ifadelerinden biridir.
Avrupa sömürgeciliğine karşı direnen Müslüman kitlelerin birleştirici unsuru, dinî ve siyasî manada ümmet ve ittihâd-ı İslâm fikriydi.
İslam ülkelerine hakim olmak için kendi aralarında yoğun bir güç mücadelesi veren İngilizler, Fransızlar, Hollandalılar ve diğer Avrupalılar, kendilerini İslâm muhibbi ve Müslüman dostu göstermek için ilginç yöntemler uyguladılar. Tıpkı Mısır'ı işgal eden Napolyon'un kendini "İslâm'ın mütevazi bir hizmetkârı" olarak takdim etmesi gibi, diğer sömürgeci güçler de İslâm hilafetini temellük ve temsil etme yarışına girdiler.
"Medenileştirme misyonu" (la mission civilisatrice/vazife-i temeddün) sloganıyla hareket eden Avrupalılar, başka toplumları sömürmenin ve kendilerine benzetmenin ("a-similasyon"), "Beyaz Adamın Yükü" olduğuna inanmışlardı. Bu tarihi misyon, evrensel bir düzenin kurulması için zorunlu görülüyordu.
Reklam
Modernite, Batı için geleneksel inanç ve kurumların terk edilmesini ve Avrupa merkezli bir küresel düzenin kurulmasını işaret eder. Reform, Rönesans, Aydınlanma ve Sanayi Devrimi gibi hadiseler, modernitenin Avrupa içindeki seyrini belirleyen temel göstergelerdir. Fakat modernite, Batılı olmayan toplumlar için sistemin dışına itilme, marjinalleştirilme, işgal ve sömürgecilik sonuçlarını doğurmuştur.
Goethe, "Fars İslâmı"na hayrandır. Ama Müslümanlığın diğer tezâhürlerini reddeder. Türksüz ve Arapsız bir İslâm, siyasetsiz ve devletsiz bir Müslümanlık hayali kurar.
Şair ve düşünür Goethe, İslâm'a derin bir saygı ve sempati beslerken, siyasetçi ve yazar Goethe, Türkler ve Osmanlı hakkında keskin yargılara sahiptir. Türkler söz konusu olduğunda Goethe, tipik bir Alman ve endişeli bir Avrupalıdır.
Ünlü İngiliz tarih felsefecisi Thomas Carlyle'in rivayet ettiğine göre, İslâm hakkında bir dizi değerlendirmede bulunduktan sonra Goethe, "Eğer İslâm buysa, hepimiz İslâm'da yaşamıyor muyuz?" der.
Coğrafi determinizm, hem Müslüman ülkelerin yükselişini hem de Avrupalıların izafî başarısızlığını ve geriliğini izah etmek için kullanıldı.
468 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.