Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

nur

nur
@kendincee
66 okur puanı
Temmuz 2018 tarihinde katıldı
Palmiye ağaçları açmış, çuha çiçekleri yeni sürgünler vermişti; bunların dışında insanın ruhuna iyi gelen hiçbir şey yoktu.
Reklam
Yerleşmiş gelenekler güvenilmezleştiğinde ya da yozlaştığında güven eksilir, yabancılardan, tanıdıklardan ve hatta aile üyelerinden kuşku duymak ölçüt olur. Geleneksel güvenin yıkılmasının çarpıcı ve trajik bir örneği yakın zamanlarda eski Sovyetler Birliği'nde Stalin ve sonrasındaki yönetimlerde yaşanmıştır.
Sayfa 88
.. paylaşılan dini gelenek yabancılarla kısa süreli etkileşimlerde güven sınırlarını genişletmenin yollarından biri olabilir. Bu etki büyük olasılıkla kuralların paylaşıldığı bilindiğinde davranışın öngörülebilirliğindeki artmaya bağlıdır.
Sayfa 88

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bilişsel terapiye dirençli travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde oksitosinin tedavi amaçlı kullanımı önerisi de belirtmeye değer. Oksitosin seviyesi ve güvenlik, güvenme ve başkalarıyla olmaktan hoşnutluk duyma arasindaki ilişki ve şartlanmış korku tepkisinin zayıflamasının amigdalanın uyaranlara verdiği tepkinin zayıflamasını içermesi sebebiyle bu tedavi süreci ciddi bir şekilde düşünülmektedir.
Sayfa 77
Adeta yaşamı ormanların, ovaların ve köylerin yer aldığı bir ülkeydi de yüksek bir dağın sırtından kuşbakışı bakılıyormuş gibi önünde serilmiş duruyordu. Her șey iyi olmuştu, sade ve güzel olmuștu, ve her şey korkusu yüzünden, gönülsüzlüğü yüzünden bir işkence, bir karmaşa olup çıkmış, tüyler ürpertici ızdırap ve sefalet yumaklarına ve kasılmalarına dönüşmüştü! Onsuz yaşanamayacak hiçbir kadın yoktu ve birlikte yaşanamayacak hiçbir kadın yoktu. Dünyada hiçbir șey yoktu ki, karşıtı kadar güzel, karşıtı kadar arzu edilmeye değer nitelik taşımasın, karşıtı kadar mutluluk bağışlamasın insana. Yeter ki insan evrenin boşluğunda tek başına süzülüp durabilsin, yaşamak mutluluk, ölmek mutluluktu. Dışarıdan gelecek bir huzur söz konusu değildi insan için; gömütlükte bir huzur, Tanrı da bir huzur söz konusu değildi, doğumların o başı sonu olmayan zincirini, Tanrı nefeslerinin o sonsuz dizisini kesip koparacak hiçbir büyü yoktu. Buna karşılık bir başka huzur vardı ki, insanın kendi içindeydi. Ve şöyleydi adı: Kendini düşmeye bırak! Karşı koyma! Öl seve seve! Yaşa seve seve!
Reklam
Ve bu yüzden tek bir sanat vardı, tek bir öğreti, tek bir giz yalnızca: Kendini düşmeye bırakmak, Tanrının istemine karşı durmamak, iyi olsun, kötü olsun, hiçbir şeye bir daha bırakmayacakmış gibi sarılmamak. Ancak o zaman esenliğe kavuşurdu insan, o zaman acıdan da korkudan da yakasını kurtarırdı, ancak o zaman.
".. geceyi yaşayan gölün yağmur karanlığında dünya oyununun yansıdığını ve sergilendiğini gördü: Güneşler ve yıldızlar yuvarlana yuvarlana yukarı çıkıyor, aşağı iniyordu. İnsanlardan ve hayvanlardan, cinlerden ve meleklerden oluşan korolar karşılıklı dikiliyor, ezgiler söylüyor, susuyordu; kafileler halinde çeşitli yaratıklar birbirleri üzerinde yürüyordu, her biri kendisini doğru dürüst tanımaktan uzak, kendi kendisine kin besleyerek, başkalarında kendisinden nefret ederek ve kendi kendisinin peşine düşerek. Hepsinin de içinde ölüme duyulan özlem vardı., huzura kavuşma özlemi; hepsinin de Tanrıydı hedefi, Tanrıya dönüş, Tanrıda ikamet etmekti. Bu hedef de korkulara yol açıyordu, çünkü yanılgıdan başka bir şey değildi. Tanrıda ikamet etmek diye bir şey yoktu çünkü! Sükûnet diye bir şey yoktu. Tek şey vardı, sonsuz, sonsuz, görkemli, kutsal nefes alı-veriş, biçimlendirilme ve çözülüp dağılma, doğum ve ölüm, göçüp gitme ve diriliş, aralıksız ve bitmek bilmeyen. Ve bu yüzden tek bir sanat vardı, tek bir ögreti, tek bir giz yalnızca: Kendini düşmeye bırakmak, Tanrının istemine karşı durmamak, iyi olsun, kötü olsun, hiçbir şeye bir daha bir daha bırakmayacakmış gibi sarılmamak. Ancak o zaman esenliğe kavuşurdu insan, o zaman acıdan da korkudan da yakasını kurtarırdı, ancak o zaman."
"Olanaksızı hayal etmenin özel bir ismi var. Biz ona 'ümit' deriz."
Bazen biz insanlar için sevdiğimiz bir şeyi kaybetmek ona hiçbir zaman sahip olamamaktan daha kötüdür.
Sıcacık gülümsedi ve bu gülümseme bütün dünyayı eritebilirdi, eğer bütün dünya onu görebilseydi, o zaman gezegendeki bütün savaşlar ve bütün düşmanlıklar bir tokatla son bulurlardı, en azından uzun bir ateşkes sağlanırdı.
Reklam
Kim yaşamının kalıntıları üzerinde uçup gitmekte olan anlamın peşine düştü, saçma görünen seylere katlandı, kaçıkça görünen şeyleri yaşadı? O en son çılgınca karmaşa içinde bile vahyi ilahiyi ve Tanrı yakınlığını bulacağı umudunu kim gizlice barındırdı içinde?
Muhammed İkbal'in Hz. Peygamber(sav)'e Arz-ı Hâli
Feleğime diyeyim ki: "Bak benim huzur ve rahatıma; hayatımın başlangıcını gördün, şimdi sonuma bir bak." ♡♡♡
176 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.