Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
''Tarih cilveli, hürriyet efsunkar, zulüm kurnazdır. İnsanlığın geçmişi, içinden zulüm çıkan nice hürriyet mücadelesiyle dolu değil midir?''
Reklam
Türklerin dönemin dinleri ile ilişkisi hakkında,
Göktürk Devleti'ni kuran Bumin Kağan'ın küçük oğlu Taspar Kağan (572-581), Çin'de inançları yasaklanan Budacı rahipleri kendi ülkesinde konduruyor ve himaye ediyor. Bunu Budacılığa geçiş olarak görmek zor olabilir ama niyet temelinde görmemek daha zordur. Devletin daha birinci kuşağında böyle bir meyil göze çarpıyor. Bilge
Sayfa 131 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Marcus Aurelius'un Düşündürdükleri
Bugünün tıkanıklığını, kısır döngülerini aşmak için zaman zaman geçmişe döner, oradan kendine dersler çıkarma gereksinimi duyar insan. İnsana dair olan her duygu ve düşünce evrenseldir çünkü ve tarihin bir noktasında elbette yaşanmış, hissedilmiş, üzerine düşünülmüştür. Geçmişten bugüne uzanan bir köprü, üzerine karanlık çöken yollara tutulan bir ışık gibidir bu miras ve insanlığın geleceği için kıymetlidir. Roma'nın filozof imparatoru Marcus Aurelius'a ait bazı cümlelerin, daha pozitif ve daha anlamlı bir yaşama yönelmede yol gösterici olabileceğini düşünüyorum. Başkalarının ne yaptığını umursama! Hayatının kalanını, başkalarının hayatı üzerine düşünerek harcama. Kendi içindeki yöneticiye olan bağlılığından seni alıkoyacak her şey, kendin için bir şeyler başarma fırsatının kaybı demektir.
Sayfa 102Kitabı okudu
Biri ınsan ruhunun Tanrının kendi özünün, öbürü de büyük bütünün bir parçası olduğunu; bir üçüncüsü ilksiz olarak yaratılmış; bir dördüncüsü yaratılmış değil. yapılmış olduğunu söyler; baş­ kalan da Tanrının onlara gerektikçe biçim ver­ diğini, çiftleşme anında geldiklerini temin ederler. Biri: ..Sperma hayvancıklannda yerleşir'' diye
“Anadolu”nun Osmanlılar arasında düzenli olarak, derin bir anlam ve önem atfedilerek kullanıma girmesi için ise, yirminci yüzyılın ilk çeyreğini, ya da daha kesin söyleyecek olursak, imparatorluğun Avrupa’daki hemen bütün topraklarını kaybettiği 1912-1913’teki Balkan Harbi’nin sonunu beklemek gerekiyor.
Sayfa 130Kitabı okudu
Reklam
Her şeyden önce, kimliğin yeniden biçimlendirilmesi din değiştirmelerle belirlenmiş, bunların da çoğu zor kullanma mekanizmalarından bağımsız olarak gerçekleşmiş olmalı. Zaman içinde, diyar-ı Rum’daki çok büyük sayıda Hıristiyan, İslamiyet, dolayısıyla Türklük saflarına katıldılar.
Sayfa 103Kitabı okudu
“Türk”ün geç ortaçağ ve Osmanlı kullanımında bir aşağılama terimi olduğunu öngören yerleşik görüş oldukça indirgemecidir. Bu kullanım gerçekten de yaygındı ve Türkçe konuşan taşralı hödük, kaba saba göçebe ya da köylü anlamında kullanılıyordu. Arapçalaşmış çoğulunda, etrak (Türkler) çoğunlukla Türkmen aşiretleri imlerdi, bazen sadece betimleme olarak, ama kimi zaman da aşağılayıcı biçimde belirttiğimiz çağrışımlarla.
Kendine Ait Bir Roma
Daha on ikinci yüzyıl sonlarında, Latince bir metinde Küçük Asya’dan “Turchia” diye söz edilir. Bu da ta yirminci yüzyıl başlarına kdar “ Osmanlı Türkiyesi” ya da “Avrupa ve Asya Türkiyesi” gibi, Avrupa dillerinde rastlanacak, gelecekteki kullanımların habercisidir. Benzer bir kullanım Arap kaynaklarında mesela, 1330’larda Anadolu’yu anlatırken kullanılır. Buna rağmen tarihselleştirilmiş bir yaklaşım, yarımadanın kendilerini tanımlamak için “Türk” ifadesini kullanan, çoğunluğu Türkçe konuşan Müslüman ahalisinin, ülkelerini tanımlamak için “Türkiye” kelimesini Birinci Dünya Savaşı’nın ertesinde benimsedikleri gerçeğini de görmezden gelemez.
giriş
Bilhassa 1920’lerden, yani Türkler ile Yunanların ( bir anlamında Rumların) Anadolu’ya hakimiyet savaşlarının ardından, “Rum diyarı” deyiminin yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti topraklarının geçmişinden bahsederken dahi kullanılması şüphesiz çetrefil bir durum yaratıyordu.
Reklam
giriş
Zaten etnik kimlik kavramını ve ilgili sözcükleri sınıfsal, kültürel, ahlaki boyutlardan bağımsız bir biyolojik-generik yapıdan söz ediyormuşuz gibi kullanabileceğimiz kanaati, çağdaş bir yanılgı bana kalırsa.
giriş
“İnsan vatanını sever, çünkü hürriyeti, hakkı, menfaati vatan sayesinde kaimdir.”
KAFKASYA'DA BİR DÖNEMEÇ: ÇEÇENYA
Arapların "Mavera-i Kafkasya", Avrupalıların" Trans Kafkasya" ve Rusların "Zakafkasya" olarak bahsettikleri Kafkasya, Büyük Kafkas Sıradağlarının güneyinde yer alan tarihi bir bölgedir. Siyasi ve coğrafi bakımdan genel olarak "Sirkafkasiyen" ve "Transkafkasya" diye iki bölgeye ayrıları
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
221 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.