Göz pınarlarımızın incelen sularından
Bir çocuk başı gibi düşüyor uykulara dünya
Memesi alınmış birer bebeğiz şimdi hepimiz
İnen karanlığın iğneli beşiğinde
"İnandırmak için herkesi kendi yanlışlarına
Yanıtı yasaklanmış sorular sordular
.........
Öyle ucuz ettiler ki her şeyi
-Sözü, saygıyı, erdemi-
Ölümü bile kirlettiler
Ölümü bile kirlettiler."
Uzun bir yırtmaçla göründü önce
Aralığı insanın ilgisini kamçılayan
Daracık kapısı gibi kuytu evlerin
Derin bir giz kokusuydu yayılan
Yürüdükçe, bacaklarının rüzgârlı ırmağından.
Sonra bir geniş kemer takti beline
Üstüne bluzunun, hiçbif şeyi tutmayan
- İnceliğini mi göstermek istemişti bize
Kalçalarını mı yoksa süslemişti ustaca-
Garip bir hazla
Ey gittikçe yozlaşan sağırlaşan ülke //
Yıllardır sorgusu dinmeyen düşünce, doğrulanan inanç
Ey rahminde büyüttüğü bebeği kanıyla boğan anne...
Geçerek elbette senin de
Gecesine yıldız yerine gardiyan düşen evlerinden...
"Ey ömürleri kendilerinin olmayanlar /
/Ey düşlerin ve acıların öncü yolcuları
İzleri uzak zamanlara ışık olan yollar
Ey dünyanın alnına iyiliğin resmini çizen içtenlik...
Bir tek sizin dışınızda
Bir de senin ey ufkun dışındaki ölüm...
Kimsenin sevinci kimseye bir şey demiyor
Kimseler duymuyor başkasının hüznünü...
Herkesin kendi rüzgârıyla üşüdüğü bu yerde
Yalnızlığa çarpa çarpa tarazlandı bedenim
Yüreğim kırk kilitli hayal odası..