Toprağın da vardır bir kişiliği, Her insanın nasıl bir iklimi varsa. Bir toprağı anlatmak değil mi ki, Bir insanı anlatmaktır biraz da.
(Epub)
"Zekâ ve karakter, özünde, yüz ifadesinin bir fonksiyonudur. İnsanın kişiliği yüzüne yansır. Zekâ (intelligence) denilen şey de esasında bir tavırdan, bir bakış ve duruş biçiminden öte bir şey değildir. Zeki durursan zeki olursun. Zeki bakan biri zekidir, başkaca bir sırrı yok bunun. İçtenliği taklit edemezsin: yüzünde yazılıdır."
Sayfa 21 - Propaganda YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Fazlasıyla göz alıcıydı ama yapmacıktı. Eğlenceli bir kişiliği, şahane becerileri vardı ama zekası yetersiz, yüreği doğuştan çoraktı. O toprakta hiçbir şey kendiliğinden filizlenmemiş; hiçbir ağaç kendiliğinden meyve vermek hazzını tatmamıştı. İyi biri değildi; kendine özgü hiçbir özelliği yoktu. Kitaplardan aldığı şatafatlı cümleleri tekrarlayıp duruyordu. Ne bir teklif sunabiliyordu ne de kendine ait bir fikri vardı. Çok duyarlı olmak konusunda da atıp tutuyordu ama anlayış ve merhamet duygularından bihaberdi. "
"Tersine, insan nerede bireysel kişiliği, onu aşan hiçbir amaç göremeyecek denli, yüce tutuyorsa, orada başkalarının kişiliğine de saygı gösterir. Bu saygısı, başka insanlara karşı da olsa kişiliği küçültücü her şeyden acı çekmesine yol açar".
"Arkadaşlarımız ve ulusun bütün bireyleri gibi, ulusal davamızda benim de emeğim geçmiş ise, bu çalışmada iş yapma gücü ve başarı varsa, bunu bana yüklemeyiniz. Ancak ve ancak bütün ulusun manevi kişiliğine yükleyiniz. Ben, ulusun bu yüksek, manevi kişiliği içinde bir naçiz birey olmakla mutluyum. Efendiler, ulus bütünüyle manevi bir kişi halinde ve bir birleşmiş kitle şeklinde belirdi ve bu yüce birliği koruyarak ona düşman olanları ortadan kaldırdı."
Reklam
"Herkesin üç kişiliği vardır, der Karr. Ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı.
Sayfa 402Kitabı okudu
"Az konuşan, bu dünyanın dışından biri gibiydi, arkasında bir şey aranmayacak sade bir kişiliği vardı. Çok kitap okur, doğa hakkında her şeyi bilirdi. Dağda gezinti yapmayı her şeyden çok severdi."
Doğan KitapKitabı okudu
«Hiçbir kusur taşımayan, çok güzel bir tek şiir ya da birkaç şiir, kişiyi şair etmeye yeter mi?» Bir tek şiir, hikâye, roman, yazarını sanatçı kıla bilir mi? Şiir, vazgeçilmez bir ölçüde, şairinin kişiliği ne bağlıdır. Biraz da şairinin kişiliğiyle oluşur. Daha açıklamak gerekirse, değeri-değersizliği şai rin kişiliği ile belirlenir, ona bağlı olarak da açık lanabilir. Örneğin, sürekli yazan, şiiri uğraş edin miş bir şairin yazdıklarında ilkin birer kusur olarak —şiir geçmişine, ortak ölçülere vuruldu ğunda— beliren durumlar, niceliğe bağlı olarak sonunda bir özellik, o şairin özelliği haline ge lirler. Şair de, şiirleri de artık büyük ölçüde bu özelliklerle açıklanır. Nâzım’daki bol ve savruk kafiye tutkusu ilk şiirlerinde birer kusur olarak belirirken, giderek vazgeçilmez bir özelliği olur onun. «Çocuk ve Allah»daki dil sürçmeleri, imge, görüntü zorlamaları, sonunda Fazıl Hüsnü’yü oluştururlar. Çok yazmanın, daha doğrusu sürekli yazma nın, sadece şiiri değil, şairi de belirleyen bir yönü olsa gerek. Üstelik yalnız belirleyen değil, değiş tirip düzelten, eğitip geliştiren, kendine ve yazdı ğına karşı sorumlu kılan; kısaca «sevkeden» bir yönü. (Çok yazmak derken bir kere yazılanı ço ğaltmak demek istemiyorum.)
Sayfa 151
bizim elimizde olan tek şey, verilmiş olan kişiliği olabildiğince yararlı bir biçimde kullanmamız, yani sadece ona uygun çabalara girişmemiz ve o kişiliğe tam uygun bir eğitim türünü almaya çalışmamızdır
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.