Kişisel Gelişim kitaplarına genelde hep ön yargıyla bakan biri olduğum için Hayır Diyebilme Sanatı kitabını okumakta başta biraz tereddüt etmiştim.
Hayatta herkesi memnun etmeye çalışmamız gerçekten zahmetli ve yorucu bir iş. Genelde de ne yaparsak yapalım bunu çok da başaramıyoruz, mutsuz olan bir kesim hep oluyor. Bu nedenle belki de bu beyhude çabadan vazgeçip kendimize odaklanmamız gerekiyor. İnsanları kırmak istemeyen bir karaktere sahipsek bu davranışımızı değiştirmemiz zor olabilir ancak sadece “Hayır!” demek yerine doğru kelimeleri kullanarak uygun bir üslupla söylemlerimizde farklılıklar yaratmayı başarabilirsek; ne istediğimizi bilen, yapmak istemediğimiz şeyleri kibarca reddeden ve günün sonunda daha mutlu hissettiğimiz bir kişi haline gelebiliriz.
Şu an gerçekten özgür müyüz bilmiyorum açıkçası. Sabah kalktığımızda “Bugün işe gitmeyeceğim.” diyemiyoruz örneğin, bazı yükümlülüklerimiz var. O zaman özgürlüğün tam tanımı ve sınırları nedir?
Bence özgürlük yapmak zorunda olduğumuz şeyleri yapmadigimizda oluşur.
özgürlük için “sınırlar” ifadesi kullanılıyor. “Özgürlük, sandığınız gibi sınırsız olmak demek değildir, tam tersine net ve güçlü sınırlara sahip olabilmenizle ilgilidir. Hayır diyebildiğiniz ölçüde, özgürlük alanına sahip çıkarsınız. Hayır diyemediğiniz her konuda, sınırlarınızın ihlal edilmesine izin verirsiniz ki, sınırları ihlal edilmiş bir ülke özgür değildir. (Hayır Diyebilme Sanatı, Syf:12)”.
✨Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım. - Mustafa Kemal ATATÜRK
Açıkçası kitap beni hayal kırıklığına uğrattı. Anlatımda kopukluklar vardı. Kitap genel olarak ana karakter Briseis'in gözünden anlatılıyor. Sürekli Akhillius anlatılıyor sonlara doğru Briseis'in anlattığı bölümler bitiyor ve Akhillius'un yasadiklar 3. Kişi tarafından anlatılıyor.
Kitaba başladığımda güzel ilerlerken kitap akıcılığıni ve büyüsünü kaybetti benim nazarımda.
Mitoloji sevenler aldıklarında hayal kırıklığına uğrayabilirler çünkü mitolojik öğeler bulunmamakta.
Kitabın asıl öne çıkan noktası savaşta esir düşen kadınların yaşadıkları. Kalan hayatınızı anne, baba veya kardeşlerinizi katleden birinin yatağında köle olarak geçireceğinizi bilmek hayal edilemez bir durum. Binlerce yıldır kadınların her dönemde farklı rollerde ve şekillerde neler çektiklerini düşündürtüyor insana. Kadınların bir eşyadan farksız görüldüğünü tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyor ve bunu gerçekten hissettiriyor. Üzücü olansa, binlerce yıl geçmesine rağmen aynı düşüncede insanların hala var olması.
Kitapların işlevi, bağımsız insanları daha da bağımsız yapmak değil, hele yaşama yeteneksiz kişilere ucuzundan, yalancı ,gerçek yaşamın yerine yapay bir yaşama sunmak hiç değildir. Ancak insanlara yaşamın kapısını aralaması, yaşama hizmet etmesi, ona yarar sağlaması durumunda kitapların bir değeri vardır. Bir güç kıvılcımının, bir gençleşme sezgisinin, yeni bir tazeleniş soluğunun okuyucuda doğmasını sağlamadı mı, okumakla geçirilen her saat boşa harcanmış demektir. - Hermann Hesse
✨Her sene dünyada satılan kitaplar %12 oranında azalıyor. Bundan üç nesil sonra hiçbir çocuk Dostoyevski'yi bilmeyecek. Zaten Nazım Hikmet ile Necip Fazıl o zamana kadar twitter niyetçisi olur. Halikarnas Balıkçısı'nı hiç söylemiyorum zaten. Arkadaş okuyacan! Okumak lazım. Okumayan adam sokaktaki canlı bombadan daha tehklikeli.
Niye kitap okumuyorlar? demek; ""Niye piyano çalmıyorlar?"" demek gibi bir şeydir. Kafayı kitap okumaya alıştırmak parmakları piyano çalmaya alıştırmaktan kolay değildir. Ona göre yetişmek, ona göre hazırlanmak lazım gelirdi. Okumak bir kitaptan alınan elemanlarla kendine manevi bir dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir. Bu, ta çocukluktan başlayan uzun alışkanlıklar ve egzersizler neticesidir. - Reşat Nuri Güntekin
Yetim bir kızın umutlarla ve hayallerle dolu hayatı. Netflx de izlemeden önce kitabını okumak istedim ve iyi ki de öyle yapmışım çünkü kitabın bana verdiği heyecanı dizide okadar iyi alamadım. Fakat dizisi de kitap kadar muhteşem tabiki.
Anne shirley marilla ve Matthew kardeşler tarafından bahçede onlara yardımcı olması için bir erkek çocuk evlat edinmek isterler fakat yanlışlık olur ve Anne'i evlat edinmek zorunda kalırlar. Marilla bu durumdan memnun kalmayip geri göndermek ister fakat bir takim sebeplerle Anne'i kendisinin yetiştireceğinin kararını alır. Ve hem Anne hem marilla hemde Matthew için yeni bir hayat başlar.
Anne geniş hayal gücüne sahip 11 yaşında bir çocuktur. Hayal kurmanin yani sıra aşırı derecede zeki, merhametli,duygusal,çok içten ve samimi bir çocuktur. Zamanla ailenin ve çevresinin vazgeçilmezi olur. Hayallere dalıp hatalar yapsada hiç bir hatayı ikinci kez asla yapmayan ve her hatasinden ders çıkaran çok onurlu ve gururlu bir kızdır. Anne'i okurken kendinizi muhteşem bir dünyada bulacaksınız ve onunla beraber her satırı okurken sizde hayallere dalacak kendinizi kaybedeceksiniz.
Her yaştan kişinin okuyabileceği muhteşem bir edebi roman...
Ne yazsam bu konuda eksik kalır en iyisi mi siz bence geç kalmadan okuyun