Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

15. Asır Tarihçisi Şükrullah, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi

Hüseyin Nihal Atsız

15. Asır Tarihçisi Şükrullah, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi Gönderileri

15. Asır Tarihçisi Şükrullah, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi kitaplarını, 15. Asır Tarihçisi Şükrullah, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi sözleri ve alıntılarını, 15. Asır Tarihçisi Şükrullah, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi yazarlarını, 15. Asır Tarihçisi Şükrullah, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türkler çokluk bir budundur. Kolları sayısızdır. Bir takımı çöllerde, bozkırlarda yaşarlar. Bir takımı şehirlerde otururlar. Eskiden on iki boy idiler. Ulu boylarından olan «Oğuz» boyu kalabalıktı. Kimisi dokuz boy demişlerdir. Onlardan biri Oğuz boyu idi. Selçuk de bu boydandı. Çingiz Han çıkıp devlet kurduğu sırada ortada görünmüşlerse de Selçüklülerin aslı Türk'tü. Çingiz Han'ın devlet gününde Türkler'in ve Türkmenler'in, Türkistan, Hıtay, Hotan, Çin ve Maçin şehirlerinin gidisi baştan başa değişip çoğu Moğol kılıcına yem oldu. Ev barkları, yer yurtları darmadağın oldu. Yüce Tanrı dilerse bunların halleri kendi yerlerinde söylenecektir. Çünkü eski bilginlerin göreneğînce kamu nesneyi öz yerinde söylemek gerektir. Ulu Tanrı korsa, bu güçsüz de geçmişlerin ve öncekilerin halinden, kendi yerlerinde azıcık bahsedecektir.
Er Tuğrul, Selçuk soyu ile birlikte, kimi çoluk çocuğu ile, kimi yalnız olan 340 kişi ile Selçüklüler'in ardından Anadolu'ya gelmişti. Karaca Dağı beğenmişti. Orada yaylayıp, kışlıyorlardı, O ülkenin kâfirleriyle iyi geçinip yaşıyorlardı. Er Tuğrul, Sultan Alâaddin'in savaş niyeti ile Konya'da sü yığdığını işitince kendi erlerini sultanın eşiğine göçürüp kulluk gösterdi; saygı buldu. Nice günler oradan ayrılmadı. Sultan Alâaddin karganmış kâfirlerin ülkesine geldi. Gerektiğinde, Er Tuğrul yiğitlik ve işbilirlik gösterdi. Çok ulca ve tutsak ele geçirdi. O zaman Kütahya ve yöresi kâfir elinde idi. Müslüman çerisi Karaca Hisar kalesine erişip savaşa başladılar. Kalenin güney yanı Er Tuğrul'un payına düşmüştü. O yanın kâfirleri şaşırıp ne yapacaklarını bilmediler. Barış dilediler. Sultan razı olmuyordu. Fakat birden Tatar yine yağı olup and bozdu ve İslâm ülkesini yağma edip Müslümanların çoluk çocuğunu tutsak etti ve Müslümanlara yakışmayacak nice nesneleri kötü işli, aldayıcı ve kurnaz Tatarlar yaptı diye haber erişti.
Reklam
Orhan Beğ padişah olunca din bayrakları daha çok açıldı. Kâfirlerin tedbirleri aşağılanıp kâfirliğin gösterişi kalmadı, hatta yok oldu. İslamların ünü arttı. Her yana sü gidiyor, sayısız ulca ye tutsak getiriyordu. Öylesine ki: Müslüman ordusunda kişi bulamıyorlardı ki zekât veya sadaka vereler. Pek az gün geçmişti ki Ulubad'ı, Bursa'yı aldı. Ondan sonra birçok uğraşıp İznik'i de aldı. Kiliseleri mescit ve medrese yaptı. Onlardan başka İznik ve Bursa'da yoksullar evi yaptırıp yoksulları doyurmak için mallar vakfetti. O yoksullar evinde bilginlere ve hafızlara akça bağladı. Buyurdu ki: Bursa imareti evkafının tevliyeti gelirini kadı kendi dirliği için harcıya ve öteki kadılar gibi kimseden nesne almayıp şeriatın buyruklarını yerine getire. Bilgi erleri Orhan Beğ'in gününde bolluğa kavuştu. Mevlâna Sinan derler bir danışman vardı. Yoksulluk onu bunaltmış, yokluğun elinde tutsak olmuştu. Orhan'ın eşiğine erişti. Az bir cağda, gazinin kutlu gününde yalansız dolansız aşırı mal, sonsuz saygı kazandı, Sinan Paşa ad koydular, Orhan Beğ güzel yüzlü, beğenilir özlü ve herkese karşı pek eli açıktı. Savaş gününde ise sanki Sâm veya Nerîmandı. Okundan kaza, kılıcından ölüm ders alırdı. Mümine rahmet, kâfire zahmetti.
19 uncu asırda Fergana Özbekleri Kırgızlara hâkimiyet iddiasında bulundular. 1813 tarihinde İngilizler tarafından Türkistan'ı incelemek için gönderilen Hintli âlim «Mir İzzetullah» Türkistan'da 16 feodal hükümet saydıktan sonra Kazak, Karakalpak ve Kırgızların başsız uluslar olduğunu raporunda bildirmişti. Bu asırda Kırgızları elde etmek
Kırgızların dili doğu Türkçesinin şimal lehçelerindendir. Kazakçaya çok benzer. Ahenk kaidesi ifrat ile vardır. Bizdeki «ş» 1er «s» gibi, «ç% 1er «ş» gibi, «c» 1er «j» gibi okunur. Zengin bir halk edebiyatı vardır. Halk şairlerine « baskı s> derler. Kırgızca 7‐8 inci asırlarda Gök Türkçe'nin hemen hemen aynı idi. Edebî doğu Türkçesinden ayrılışı 16 ncı asırdan sonra başlamış olsa gerektir. Bugün Şokenin 21 kilometre cenubu şarkisinde Kırgızlar Adında bir köy vardır. Kırgızların Anadolu'ya geldiklerine dair hiçbir şey bilmediğimiz için bu isim oldukça mühimdir. Eğer bu isim hakikaten Türk boyu olan Kırgızlara ait ise onların Moğollar devrinde Anadolu'ya gelmiş olmaları icap eder.
Şükrullahın Moğol yazısı dediği bu yazının Uygur yazısı olduğu muhakkaktır. Moğol hâkimiyeti sırasında ve ondan sonra Uygur diline ve yazısına Moğol dili ve yazısı demek âdetolmuştu.
Reklam
Harun Reşid'in ordusu Bileciği almış değildir. Bu ordu Tarsus'un şimalindeki Safsâf kalesini almıştır. Safsâf. «söğüt» dernek olduğundan Türkçe'ye söğüt diye tercüme olunmuş ve Türklerin aldığı Söğütle karıştırılmıştır. Bilecik de Söğüt'e pek yakın olduğu için Harun Reşid ordusunun buraları zaptetmiş olduğu rivayeti çıkmıştır.
Harun Reşid'in ordusu Bileciği almış değildir. Bu ordu Tarsus'un şimalindeki Safsâf kalesini almıştır. Safsâf. «söğüt» dernek olduğundan Türkçe'ye söğüt diye tercüme olunmuş ve Türklerin aldığı Söğütle karıştırılmıştır. Bilecik de Söğüt'e pek yakın olduğu için Harun Reşid ordusunun buraları zaptetmiş olduğu rivayeti çıkmıştır.
Laz= Eski Osmanlılarca Sırplara verilen ad. «Las» dahi denir. Sırp Kıralı «Lazari»nin adından alınmadır. Üngürüs ise Eski OsmanlIlarda Macarlara verilen ad.
Şagavul, elçilere mihmandarlık eden ve onların istirahatini temin edebilmek için başkalarına emir vermek hakkına malik olan adamdır. Aksak Temüre giden İspanya elçisi Clavijo da şagavuldan bahsetmektedir (Clavijo Sefaretnâmesi, tefrika sayısı 78, Fikir Hareketleri, sayı 247, sayfa 207, 16 temmuz 1938; Timur Devrinde Kadis'ten Semerkand'a Seyahat, Ömer Rıza Doğrul tercümesi, II, 98. Ömer Rıza tercümesinde Cagaul yazılıdır).
Reklam
«Saklab» eski Türkçe'de İslav demektir. Netekim BizanslIlar da ilk önce İslavlara Sklaboy derlerdi. Bazı kitaplarda Nuhun oğulları sayılırken Saklab da Türk'le kardeş yahut Türkün oğlu olarak gösterilir. Bu rivayet ihtimal İslavların uzun zaman Türklere tâbi olmalarından dolayıdır.
Zeki Valîdi, Sakaların batı kolu diye sayılan Masagetlerin Peçenekler olduğu kanaatindedir. Arap ve Acem kaynaklarının bazılarında (Mücmelüttevârîh, Taberî, Belami) görülen ve efsanevî Abulca Han'ın oğlu olan «Mesenek» i Peçenek ile birleştirmektedir. Zeki Validi Bey bu fikrini başka bir delil ile de kuvvetlendirmektedir: Eski Yunan
Çigillerden Kaşgarşı Mahmud da bahsediyor. Zeki Valîdi Beyin fikrin-ce Çigiller aslından Karluk olmadıkları halde bazen Karluk sayılmışlardır. kelimesini Zeki Valîdi Bey ( eytalî) veya (Hebtalî) okuyor. Karlukların Eftalit yetine dahil olan kısmı demektir, in ne demek olduğu belli değildir, ise «Tuhsı» lardır. On üçüncü asrın başında ile
Eski Arap kaynaklarında «Xarlux>, Acemlerde «Xallux», Çinlilerde «Ko‐loe‐lu» olan bu sözün Türkçedeki en eski şekli «Kağarluk» tur. Uygur harfleriyle yazılmış olan Oğuz destanında bu şekilde geçmektedir. Aynı Oğuz destanında «kar» kelimesi de «kağan, şeklindedir. Şu halde «Karluk» bunun sonradan aldığı biçimdir. Kelime ortasındaki «k, g, g»
Guerra del Rif -Rif Savaşındaki Kırgızlar
Kırgızların bugün hangi durumda olduğunu bilmiyoruz. Yalnız, İspanya iç savaşma Ruslar tarafından gönderilen kuvvetler arasında Kırgız alaylarının da bulunduğunu, Sovyet Birliğini korumağa gidiyorsunuz diye kandırılan bu saf gerilerin İspanya'da, Avrupalılardan üstün bir savaşçılıkla savaşan Riflilere karşı çıkarıldığını, vazifelerini iyi başardıklarını, fakat eridiklerini öğrendik
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.