Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

1968 Gönderileri

1968 kitaplarını, 1968 sözleri ve alıntılarını, 1968 yazarlarını, 1968 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
'bilinmeyen bilinenler’, bildiğimizi bilmediğimiz şeyler
“2003’te Rumsfeld biraz amatörce, bilinen ve bilinmeyen arasındaki ilişki hakkında felsefe yapmaya girişti: ‘Bilinen bilinenler vardır. Bunlar bildiğimizi bildiğimiz şeylerdir. Bilinen bilinmeyenler vardır. Yani, bazı şeyler vardır ki bilmediğimizi biliriz. Fakat bilinmeyen bilinmeyenler de vardır. Bunlar bazı şeyler ki bilmediğimizi bilmeyiz.’ Onun eklemeyi unuttuğu önemli bir dördüncü tanım var: 'bilinmeyen bilinenler’, bildiğimizi bilmediğimiz şeyler ki bu tam anlamıyla Freudcu bilinçdışıdır...”
Zaman kötü
İçinde her şeyin geçici olduğu bir zamana düştük. Yeni teknolojiler her gün değiştiriyor hayatımızı. Geçmişin gelenekleri geri gelmiyor. Aynı zamanda geleceğin ne getireceği konusunda en ufak fikrimiz yok. Sanki özgürmüş gibi yaşamaya zorlanıyoruz.
Reklam
uygarlığın hastalığı
Lacan’ın uygarlığın hastalığı için yaptığı teşhis, bilginin ‘iktidarın etkilerine göre oransız bir büyüme’ elde ettiğidir. Sonbahar 2007’de, Çek Cumhuriyeti’nde halka açık bir tartışma yapılıyordu: insanların büyük kısmı (yaklaşık %70) topraklarına ABD ordusunun radarlarının yerleştirilmesine karşı olduğu halde, hükümet projeye devam etti. Hükümet yetkilileri bir referandum çağrısını reddettiler, böyle hassas bir milli güvenlik konusuna oylamayla karar verilemeyeceğini öne sürdüler- bu konu askeri uzmanlara bırakılmalıydı. Eğer bu mantığı sonuna dek izlersek, tuhaf bir sonuca varırız: öyleyse hakkında oy verebileceğimiz ne var? Ekonomik kararların da ekonomi uzmanlarına vb. bırakılması gerekmez mi?
1968
1968
Kitabın son bölümü, Zizek'in aynı yayınevinden çıkan
Kıyametin Versiyonları
Kıyametin Versiyonları
kitabındaki pasajların aynısıydı, sadece çeviri farklılığı vardı.
“tehdit altındaki insan türünde gözlenen genel bir davranış kalıbı da, başarısız oldukça, krize odaklanmak yerine gitgide daha körleşmedir.”
Günümüz­de, hepimiz gizil olarak bir homo sacer’ız ve gerçekten öyle olmayı önlemenin tek yolu bunu önleyici tavır almaktır.
Reklam
Demokrasi formülü şudur: sabırla karşılıklı görüşme ve uzlaşma. Burada kaybolan şey proleteryanın konumudur, yani Dışlanmışın içinde cisimlenmiş evrenselliğin konu­mu.
genç Marx’ın Komünist düşüydü: felsefenin evrenselliğini proletaryanın evrenselliğiyle bir araya getirmek.
Peki Komünist İdea’yı doğurmayı sürdüren antagonizmalar neler?
Batı Marksizmi hem durmaksızın, devrimci fail rolünü oynayabilecek, hem de isteksiz işçi sınıfının dublörü olabilecek başka toplumsal failler arayışında oldu: Üçüncü Dünya köylüleri, öğrenci ve entelektüeller, dışlanmışlar...
Reklam
işçi sınıfı nasıl oluyor da kendinde olmaktan kendi için olmaya geçmiyor ve ken­disini devrimci bir fail olarak kurmuyor?
Sanki özgürmüşüz ve özgürce karar veriyormuşuz gibi davranıyoruz, sessizce (ifade özgürlüğümüzün biçimine kaydedilmiş olan) görünmez bir emrin bize ne yapacağımızı ve ne düşüneceğimizi söylemesini kabul etmekle kalmıyor, hatta bunu talep ediyoruz.
Anarşik politik direniş karşı çıktığı arşik şiddet ege­menliğini taklit edip yansılamaya kalkışmamalıdır.
Günümüz Soluna (ondan geriye kalan şeye) bir korku musallat olmuş durumda: Devlet İktidarıyla doğrudan yüzleşme korkusu.
Ve son olarak asıl soru: eğer Alain Badiou’nun öne sürdüğü gibi Mayıs 68 (Çin Kültür Devrimi’yle birlikte) bir çağın sonu olduysa, Ekim Devrimi’nin başlattığı o büyük devrimci-politik dizinin kesin tükenişini işaret eden bir son olduysa, bugün nerede duruyoruz? Eğer durumumuza 68 gözüyle bakarsak, çözümlemeye hege- mon parlamenter-demokratik kapitalizme radikal bir alternatif vaadi rehberlik etmeli: geri çekilip farklı “direniş sahalarından” eylemde bulunmakla mı sınırlı kalacağız, yoksa hâlâ daha radikal bir politik müdahale hayal edebilir miyiz?
101 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.