"Herkes resmi anlamak istiyor. Neden kuşların ötüşünü anlamaya çalışmıyorlar? Gece, çiçek, kişiyi çevreleyen her şey neden anlaşılmaya çalışılmadan sevilir de resme gelince herkes anlamayı şart koşar," diye yakınıyor Picasso.
İnsanoğlu çoğu kez başkalarının başına gelenlerin kendi başına gelmeyeceğini sanır. Ne yazık ki işleri bir tür kader çizmek, kader bilmek demek olan yazarların da bazen bunun dışına çıkamadıkları görülebiliyor. Başkalarını tüketen şeyler, kendi yollarına tuzak olmaz sanıyorlar.
Şimdiki zaman aklını geçmişe taşıyarak olan biteni gözden geçirmek iyi bir zihin sporu sayılabilir belki, ama geçmişteki skorları değiştirmediği kesindir.
Başkalarıyla yarışmaya kalkışmak, insanın kendini yenilemesine, aşmasına en büyük engeldir. Yolunuzu başka hayatların gölgesi keser çünkü. Gölgelerle savaşırsınız. Kendinizi mahkum ettiğiniz gölgelerin gölgesiyle.
İnsanların çoğu başlarından geçenlerin, yaşadıklarının sonucunda edindikleri kinle değil de, çocukluktan getirdikleri kinle baş etmekte güçlük çekerler. (…) Çocukluk kini taşıyanlardan uzak durmak, onlara karşı her zaman dikkatli olmak gerekir. Bu kini taşıyan kişilere hayat acısının öğretemediklerini siz öğretemezsiniz.
Bir dönem "vizyon" karşılığı, "görünç" sözcüğü kullanılmış. Örneğin, 1966 tarihli bir sinema kitabı çevirisinde A. Turan Oflazoğlu'nun "görünç" sözcüğünü kullanmış olduğunu görüyoruz.
George Bernard Shaw'un oyunlarından biri ilk kez sahnelendiğinde yazar 94 yaşında imiş. Goethe en büyük yapıtı bilinen Faust'u 83 yaşında yazmış. Verdi, Otello operasını bestelerken 75 yaşında imiş. Thomas Hobbes, Odysseia'yı Yunanca aslından İngilizceye çevirirken 87 yaşındaymış. Plutarkhos 80 yaşında Latince öğrenmiş. Albert Schweitzer 88 yaşındayken ameliyat yapmayı sürdürüyormuş. Titian Lepanto Savaşı adlı tablosunu ölümünden bir yıl önce bitirdiğinde 98 yaşında imiş. Mimar Sinan'ı Süleymaniye Cami'ini 70 yaşında bitirdiğini, Antonioni, Charlie Chaplin gibi yönetmenlerin çok geç yaşlarına kadar film yapmayı sürdürdüklerini de bu arada hatırlayalım.