“Seninle aşkla ilgili bir oyun oynayacağız.”
Bir katil düşünün. Şeytan maskeli. Kendini gerçekten de insan olarak değil de şeytan olarak gören. Hatta şeytanın oğlu olduğuna inanan. Çiftleri hedef alan. Seçtiği çiftlerin evlerine gizlice yerleşip onların her hareketini izleyen ve dinleyen. Hangisi aldatıyor, hangisi daha çok veya daha az seviyor, hangisi yalanlar söylüyor, hangisi kandırıyor, tüm bu bilgileri kaydedip hesaplaşma günü gelince işkenceler yoluyla bunu çiftlere bir bir gösteriyor.
Ve sonunda seçim yaptırıyor onlara, kendini mi yoksa sevdiğini mi, kimi kurtarmayı seçiyorsun sevgili kurban?
Ancak iki seçimde kolay, acısız ve ölümsüz olmayacak. İşi bittiğinde ise çiftlerin ilişkilerini temsil eden bir örümcek ağı çiziyor duvarlara. Her aldatış, her yalan, her kırgınlık o örümcek ağının içindeki yerini alıyor. Ve geride kalana, yaptığı seçimin ağırlığı ve acısıyla ömrünü geçirmek kalıyor..
Bu da çok önceden okuduğum kitaplar arasındaydı. Tekrardan okuyayım dedim ve tadı damağımda kalan polisiye romanları özlediğimi fark ettim. Gerçekten gerilimli bir kitaptı. Sonuna kadar sinir stres oluyorsunuz ve ters köşeler sizi şoka uğratıyor. Tahmin ettikleriniz boşa çıkıyor. Yazarın başka kitabı var mı diye baktım ama bulamadım, varsa bile çevrilmemiştir belki. Güzel bir polisiyeydi.
