Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

A Philosophy of Walking

Frédéric Gros

A Philosophy of Walking Gönderileri

A Philosophy of Walking kitaplarını, A Philosophy of Walking sözleri ve alıntılarını, A Philosophy of Walking yazarlarını, A Philosophy of Walking yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yürümek,şehirli insanın mantığını ,hatta en yaygın şartlanmışlıklarını bile tersyüz eder...
An gelecek yürüyerek daha hızlı gidildiğini anlayacağızdır. Çünkü bir koşum takımına, bir arabaya sahip olmanın bedeli günlerce çalışmaktır. Arabayla bir günde kat edeceğiniz mesafenin bedeli aylarca çalışmaktır. O hâlde yürüyün! Böylece gideceğiniz yere daha erken varır, üstüne üstlük gökyüzünün derinliğiyle ağaçların rengini de kazanırsınız.
Reklam
Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerdeki baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu... Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya “olmak”? Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi, daha acili, daha öncelikli olanı vardır. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür günün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel. Ve buna yaşamak derler.
Yürümeye başladığınızda haberler umurunuzda olmaz çok geçmeden dünyaya ve çalkantılarına dair bütün bildiklerinizi o son skandalla alakalı gelişmeleri unutursunuz. Ne son dakika gelişmelerini bekler, ne de olayların nasıl başladığını ya da bittiğini öğrenmek istersiniz artık. Son olanları duydunuz mu? Yürümeye başladığınızda bunların hiçbir önemi kalmaz. Bizi çoğunlukla esir alan bu kısa ömürlü haberlerden ebediyetin huzuruna çıkarak kurtuluruz. Hatta uzun süre uzaklarda yürüdükten sonra, hayretler içinde, olup bitenlerde ne bulduğunuzu da sorabilirsiniz kendinize. Fark ederiz ki ebediyetin ağır nefesi karşısında gündeliğin kesik nefesi anlamsız ve hastalıklı bir çırpınmadır.
Bu dünya fanidir, der teologlar, insanlık sürgündür, çünkü asıl yurduna burada ulaşması mümkün değildir.
Sağlık kendini sabahlara duyulan sevgide belli eder.
Reklam
Yürürken dünyanın şimdisi de yoktur geleceği de...
Dolayısıyla doğal insan, içgüdüsel olarak kendini sever ama asla kendini yeğlemez. Sadece toplum içinde öğrenilir kendini yeğlemek. İnsan kendini sevmeyi yeniden öğrenebilmek için uzun mu uzun bir yol tepmelidir.
Yalnız değilizdir işte, çünkü yürürken çevremizdeki ağaçların, çiçeklerin, canlı her şeyin yakınlığını, sevgisini kazanırız.
Reklam
Bağımsız bir bakış açısıyla bakıldığında insanı neyin hasta ettiği anlaşılır: yerleşik ahlakın zehri.
Düşünde söz konusu olan, çok daha inanılmaz, duyulmamış, yeni bir fikre ulaşmaktır.
“Yalnız gezer”, değişimleri ve mücadeleleriyle birlikte koca insanlık tarihini istikrarlı ve baş döndürücü bir düşüş olarak görür. Asıl hayvan kötülük ve hasetten çatlayan, nazik ve riyakar medeni insandır. Asıl orman adaletsizlik ve şiddet, eşitsizlik ve sefalet dolu toplumsal dünya ile polis gücü ve ordularıyla devletlerdir. Boğazına kadar kin, nefret, kıskançlık ve hınca batmıştır toplumsal insan.
Yorgun güneşin telaşsızlığında, döne döne yere düşen ölü yaprakların dinginliğinde, doğanın derin soluk alıp verişlerinde yıkanan bu yollarda, ağaçların arkasından bakınca, korkuları, haksız böbürlenmeleri, anlık mutlulukları ve kızgınlıklarıyla medeni dünya ve toplum uzun zamandır süren bir felaketten başka bir şey değildir.
Dolayısıyla kin, güvensizlik ve nefretin kaynağı ilkel vahşilik değildir. Bu duygular, dünyanın yapay bahçesine hapsolmuş bize aşılanmıştır ve o zamandan beri hiç durmadan tomurcuk vermeye, yeşermeye ve tabiatında merhametli yüreklerimizi boğmaya devam etmektedirler.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.