Nazım'ın, "Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" diye bir dizesi vardır.
O gün bugün, bu soru sökülüp atılması olanaksız bir biçimde bedenime yapışmış gibidir.
Karşı karşıya oturduk, kahve içtik ve hemen hemen hiç konuşmadık. Daha doğrusu havadan sudan konuştuk. İkimiz de, havadan sudan konuşmanın, ölümden, ayrılıktan konuşmak olduğunu bilecek yaşta ve baştaydık.