Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Edebiyatta Ada

Ada

Akşit Göktürk

Ada Gönderileri

Ada kitaplarını, Ada sözleri ve alıntılarını, Ada yazarlarını, Ada yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yeats
Kalkıp gideceğim şimdi Innisfree adasına Bir kulübe yapacağım çamurdan çalı çırpıdan Dokuz sıra fasulyem bir de bal peteğim olacak, Tek başıma yaşayacağım arı uğultuları ortasında.
Sayfa 11 - Yapı Kredi Yayınları
"Bir devlette eşitlik olmazsa çatış­ ma doğar, çatışmadan da çöküntü doğar.
Reklam
On altıncı yüzyıl başında Utopia, Atlantis söylencesinin aydın bir kafa aracılığıyla, gelecek çağlara yansımasıdır. İlkin Latince olarak Antwerp'te (1516), sonra Paris'te (1517), Basel'de (1518, hem mart, hem kasım aylarında iki baskı) yayımlanır. 1524'te Almancaya, sonra İtalyancaya, İspanyolcaya, öbür Avru­ pa dillerine, More'un anadiline ise yayımlanışından ancak otuz beş yıl sonra 1551'de çevrilir. Böylece toplumsal utopya yeniçağ yazınında ayrı bir tür olarak kesinlik kazanır. Campanella'nın Güneş Ülkesi (Civitas Solis, 1602-12-20), Andreas'ın Republicae christianopolitanae descriptio (Hıristiyan Devletinin Tanıtılma­ sı, 1619), Bacon'ın Yeni Atlantis (Nova Atlantis, 1627), Harring­ ton'un Oceana (1656) adlı utopyaları, on yedinci yüzyılda, deği­ şik anlamda da olsa, utopyacı düşünceyi sonraki çağlara taşı­ yan belli başlı yapıtlar olur.
Ülkemde apayrı bir yolda Yürütürdüm her şeyi; alım-satımın hiçbir türlüsüne İzin vermezdim; resmi dairelerin adı bile olmazdı, Okumak diye bir şey bilinmezdi; varlık, yokluk, Adam kullanmak gibi şeyler; sözleşme, miras, Toprak, tarla, bağ tapusu olmazdı;Maden, buğday, şarap, kullanılmazdı; İş diye bir şey bilinmezdi; bütün erkekler Bütün kadınlar aylak, ama tertemiz, suçsuz; Kimse kimsenin efendisi olmazdı;­
Utopia
Utopia adası ortalarına düşen en geniş yerinde iki yüz mildir. Bu genişlik adanın iki yanına doğru bir hay­ li sürüp gider, sonra uçlara doğru azalmaya başlar. Öyle ki, ada beş yüz millik bir yarım-çember olur ve iki ucu­ nun arası aşağı yukarı on bir mil çeken bir hilal biçimini alır. Hilalin ortası geniş bir körfezdir. Toprak hilalin sırtı­
St. Brendan'ın cennet adasını koyu bir karanlık dıştan ka­ lın bir duvar gibi örter. Ama o karanlık örtü içinde, tanrısal bir ışığın aydınlığı dörtbir yanı kaplar. Sürekli gündüzdür içerde, gece diye bir şey yoktur; yerlerde değerli taşlar, bir ovayı ala­ bildiğine dolduran elma ağaçları, yemyeşil düzlükler, eşsiz gü­ zellikte çiçekler vardır; ağaçlar hiçbir zaman yemişsiz, bitkiler hiçbir zaman çiçeksiz kalmaz.15 Bu özellikleriyle St. Brendan'ın adası, daha eski mutlu adalardan pek başka değildir. Yalnız bu­ rada cennet adasının dışa kapalılığı özellikle ağır basar. Bu ada, dünyadan yalnız kıyılarıyla, dörtbir yanını kuşatan denizle de­ ğil, çevresini kalın bir duvar gibi saran bir karanlık örtüsüyle de ayrılır. Burada cennetin dünyadan böyle kesinlikle ayrılma­ sı, Hıristiyanlıktaki cennet kavramının ölümden sonraki bir öte dünya ile ilgili oluşundan doğar. Karanlık, ölümdür bir bakı­ ma. Nitekim cennet adasına ayak basar basmaz Brendan, "Son yolculuğun da yakındır," haberini alır, İrlanda'ya dönüşünden kısa bir süre sonra da ölür.
Reklam
"Ada"nın "dünya" dan daha iyi bir yer, daha mutlu bir yaşa­ ma ortamı olarak düşünülmesi ile utopya ortaya çıkar. Utopya, Thomas More'un bu türe adını veren ünlü yapıtında olduğu gi­ bi, başka ilkelerle işleyen daha iyi, daha güzel bir toplum ülkü­ sünün dile gelişidir. Utopya yazarının amacı, uzak bir adanın duygusal renkliliğini ya da eşine rastlanmadık tehlikelerini an­ latmak değil, sunacağı örnek bir toplum düzeniyle hem kendi toplumunun işleyişindeki aksaklıkları dolaylı olarak gözönü­ ne sermek, hem de bu aksaklıklara bir çözüm yolu önermek­ tir. Utopya yazarı bu işi yaparken, önerdiği örnek yaşama dü­ zenini, tepkiyle karşıladığı gerçek düzenden elinden geldiğince apayrı, uzak, soyut düşünmek, örnek-toplumunu okurun ka­ fasına çok kesin, kalıcı çizgilerle yerleştirmek ister. Bu neden­ le de, gerçek yaşayışı sınırlayan zaman, uzam gibi kavramların ötesinde düşünür. Zaman, tarihsel akışıyla, uzam da maddenin yapısında bulunan özellikler dolayısıyla sürekli değişme geti­ ren kavramlardır. Utopyacının çizdiği toplum ise en iyi, eksik­ siz yaşama düzeni olduğundan, değişikliğe, her türlü dış etki­ ye kapalı, kesin bir örnektir. İşte bu bakımdan da, utopyacının amacına en elverişli düşen yer biçimi olur. Dışarıya kapalı bir ada, Platon'dan beri toplumsal utopyalar için en uygun yer ola­ rak görülmüş, utopya yazarları çoğunlukla birer adayı nnlat­ mışlardır.1
Kalkıp gideceğim şimdi Innisfree adasına Bir kulübe yapacağım çamurdan çalı çırpıdan Dokuz sıra fasulyem bir de bal peteğim olacak, Tek başıma yaşayacağım arı uğultuları ortasında.)
Kalkıp gideceğim kendimden...kalkıp gideceğim en kuytu karanlıklara ışıkları içimde taşıyarak, Arılar Sevgilim petekten ballar getirir gibi getirecek zaman seni bana bu karanlık içinden.... bul beni bulacaksın beni bulmalısın....Kitabı okudu
İnsanoğlu yüzyıllardan beri, mutluluk, dirlik düzenlik, ölümsüzlük yönündeki özlemlerini çoğunlukla uzak bir ada görüntüsüyle birleştirerek dile getirmeyi seçmiş, günlük yaşa­ mının katı gerçekliğinden bunaldıkça, gönlündeki adanın mut­ lu yalnızlığına sığınmış. İnsanın gönlünde yatan bu eğilim, ya­ zın'ın en zengin kaynaklarından biri olmuş. İlkçağda ortaçağda zaman zaman, yeryüzü cenneti pırıl pırıl bir ada olarak düşü­ nülmüş. Sonra More, Campanella, Bacon gibi düşünürler, top­ lumlarının düzeniyle yetinmeyerek, özlemini duydukları örnek toplumu açık denizler ortasında birer düşsel adada kurmuşlar. Sancho Pansa bile Don Quijote'nin ardında, efendisinin bir gün kendisine güzel bir ada bağışlayacağı umuduyla dolaşır.
Kanıyor yüreğim gökyüzün bekçileri sessiz, Kanıyor ellerim kırmızı umutsuz düşler kanatıyor, adalar sevgilim var olmayan adalar sardı her yerimi, hüzün adası, sensizlik adası, ruhumu öldüren adalar.... Eksiliyorum, Eksiliyorum, EksiliyorumKitabı okudu
Engin denizlerde, dünyanın gürültüsünden patırtısından, gündelik tasalarından uzak, günlük güneşlik bir adada yaşa­ mayı, çocukluğunda, gençliğinde ya da yaşlılığında gönlünden geçirmemiş, düşsel bir adanın şiiriyle büyülenmemiş insan var mıdır?
Reklam
Sevgilim şuracığa bir ada ko­yuver, yalnız benim olsun!
Adalar Adalar Hiç çıkamayacağımız adalar Hiç inemeyeceğimiz adalar Bitkilerle örtülü adalar Dilsiz adalar Kıpırtısız adalar Adsız unutulmaz adalar Fırlatıyorum işte ayakkabılarımı bordanın üstünden gitmek isterdim çünkü sizlere değin BLAISE CENDRARS (5. Maden)
Iyiliklerinin, kötülüklerinin Tanrı tarafından bir bir sayıldığını düşünen Puritan birey bu bilinçle benliğinde kapanır, kendini her şeyin, bütün evrenin merkezi olarak görür, tanrının hep kendisini esirgediğini, nerdeyse yalnız kendisi için varolduğunu düşünür.
Locke'un deyimiyle "duyu deneyi kazanma" özlemi
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.