Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ağabeyler Anlatıyor - 4

Ömer Özcan

Ağabeyler Anlatıyor - 4 Sözleri ve Alıntıları

Ağabeyler Anlatıyor - 4 sözleri ve alıntılarını, Ağabeyler Anlatıyor - 4 kitap alıntılarını, Ağabeyler Anlatıyor - 4 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Namık Şenel * Kadir Gecesi Üstad Hazretleri iki-üç defa yanımıza geldi. Zübeyir Ağabey ayakta duramayacak kadar hasta olduğundan yatıyordu. Üstad 'Kalk keçeli' diye onu kaldırıyordu. Yine sahurdan önce son gelişinde sedire oturdu. Neşeli bir şekilde sol elini sağ elinin karşısına dikerek 'Ben bütün Risale-i Nur talebelerini
Nesil Yayınları 1.baskı
Ahmet Özyazar
Bu müezzinler için çok sevap vardır. Seslerinin gittiği yere kadarki olan daire içinde bulunan melekler, o müezzin için dua ederler." "Bir gün havadan geçmekte olan uçakları göstererek Üstad şöyle dedi: 'Bakın, uçaklar geçiyor. Bana, "Said sen havada uçacaksın." deseler, kabul etmem. Risale-i Nur ile meşgul olurumBu müezzinler için çok sevap vardır. Seslerinin gittiği yere kadarki olan daire içinde bulunan melekler, o müezzin için dua ederler." "Bir gün havadan geçmekte olan uçakları göstererek Üstad şöyle dedi: 'Bakın, uçaklar geçiyor. Bana, "Said sen havada uçacaksın." deseler, kabul etmem. Risale-i Nur ile meşgul olurum Ahmet hancıoğlu "Efendim' dedim. 'bu meydan dinsizlerin elinde, ne zamana kadar kalacak?" "Hazret gülerek, "Oğlum' dedi, 'bu sualin cevabı verilmez.'
Nesil Yayınları 1.baskı
Reklam
. * Yakup Cemal Özkan Bediüzzaman Hazretleri ekmeğini kendi yaparmış, babam bunu gördüğünü bize anlatırdı. Nasıl bir fırında yaptığını bilemiyoruz artık. ‘Ekmek elimde taş gibi ama ağzımda ipek gibi olurdu’ diye anlatırdı. * Gece yarısı kuvvetli bir şekilde dış kapı vurulmaya başladı. Biz apar topar korkarak (çocuklar o zaman küçüktü) uyandık. Eşim Yusuf Özkan hemen kalkarak hızlıca sokak kapısına bakmaya gitti. Tabii hepimiz merak içersinde acaba ne oldu diye endişe ediyoruz. Kayınpederim de uyanmıştı. Ama bizdeki endişe onda yoktu. Eşime “Yusuf’um korkma. Üstadım geldi. Kapıyı kilitlememişsiniz onu haber verdi” dedi. Eşim kapıya gidip baktı ve hakikaten de gece kapıyı kilitlemeyi unutmuşuz. ** sabah namazı vaktinde evrad-u ezkar okurken Üstad’ın yanına varmışlar. İçeri girdiklerinde, Üstad hafifçe sağına dönüp onlara baktığında, Yakup Cemal, Üstad’ı beyaz cübbeli ve beyaz sakallı olarak görür. İçinden “Hocanın sakalsız olduğunu söylemişlerdi” diye geçirir. Tekrar baktığında ise normal haliyle görür Üstad’ı. Tanışma faslından sonra Üstad, Yakup Özkan’ın Kuleönü’nde demiryollarında çalıştığını öğrenir ve “Ruhumun tayaranında, bir tarafım hep Kuleönü’ne çekiyordu, demek ki orada sen vardın Yakup kardeşim” der ve onu talebeliğe kabul eder
Nesil Yayınları 1.baskı
Hüsmen Hüseyin Duran
Hüsmen Hüseyin Duran "İçeri girdim, Üstad yatakta, hasta, sesi zor çıkıyordu. Söylediklerini Zübeyir Ağabey bize tekrar ediyordu. Beni gösterdi ve dedi ki: 'İşte Zübeyir, bu benim yirmi senelik talebemdir.' Hafız olduğumu öğrenince 'Kur'ânı ezberleyen gözleri öpeyim.' dedi. Gözlerimden öptü. Biraz daha konuştuktan sonra, Üstad 'Esselâmu Aleyküm' dedi. Ben kalktım, fakat çıkarken, ailemden niye bahsetmedi diye kendi kendime söylendim. Tam kapıdan çıkarken Üstad, 'Annen baban var mı?' diye sordu. 'Var' deyince, 'Madem onlar seni yetiştirmiş, sen benim talebem olduğun gibi, onları da talebe olarak kabul ediyorum ve her sabah dualarıma ortaktırlar
Nesil Yayınları 1.baskı
Yusuf Ziya Arun Ziya ağabey, bu halden kurtulmak için, günde iki sefer İstanbul’u dolaşıyordu; parklarda, bahçelerde gezer, kimseye bakmaz, kimseyle ilgilenmezdi... Celcelutiye’yi ezberinden okuyarak gezerdi. Dışarıdan geldiği zaman paltosunu hemen çıkarır, “şu cemiyetin gubarını üzerimizden atalım deyip kitap okumaya başlardı. Hastalığını bildiği için bunları tedavi olarak düşünüyordu. Kendini tamamen Allah’a vermişti. Kendisi “ben mahfuzum, meczuplar mahfuzdur” diyordu. 1980 İhtilali olduğunda “bak hiç kimse çıkamıyor, ben her yere gidiyorum, kimse de karışmıyor” derdi. Masumdu, bu haliyle hiçbir zaman polise, adliyeye düşmedi. Meçhul bir askerdi… Vefat ettikten sonra onu rüyamda gördüm, baktım üst tarafı çıplak. “Sana ne oldu, neredesin Ziya ağabey?” dedim. “Necati kardeş Üstad beni yanına aldı, kurtuldum, şimdi çok rahatım” dedi. “Tâhirî, Zübeyir ağabeyler nasıl?” dedim. “Onlar da çok iyi” dedi. “Bir borcumuz var mı” dedi. “Borcun yok ağabey” dedim. Elinde bir şeyler vardı “al bunları” dedi ve kayboldu. Demek ki yaşanan zahiri hayatta insan ne kadar garip, mecnun, meczup, meçhul asker de olsa rıza-i ilahiye nailse, Üstad’ın tasarrufu burada görülüyor.
Nesil Yayınları 1.baskı