Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Davaya adanmış bir kalem: Necip Fazıl Kısakürek

Ağlayabilseydiniz Anlayabilirdiniz

Kasım Hasan Ünal

Ağlayabilseydiniz Anlayabilirdiniz Gönderileri

Ağlayabilseydiniz Anlayabilirdiniz kitaplarını, Ağlayabilseydiniz Anlayabilirdiniz sözleri ve alıntılarını, Ağlayabilseydiniz Anlayabilirdiniz yazarlarını, Ağlayabilseydiniz Anlayabilirdiniz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Necip Fazıl Kısakürek'e göre yine Batı medeniyeti her ne kadar bilim ve ekonomide refah bir dönemi yaşasa da aynı zamanda ruh bakımından gittikçe derinleşen bir buhran içerisindedir. Bu buhran durumunun ve insanlaşmaktan gittikçe uzaklaşan ve eşyaya köle olan Batı medeniyetinin dünyaya sorun oluşturduğunu savunmaktadır.
Ayasofya hakkında
(Necip Fazıl'ın) 29 Aralık 1965 tarihli Milli Türk Talebe Birliği konferansı bu fikirleri açısından oldukça önemli söylevler içermektedir. Konuşmanın bir bölümü şu şekildedir; " Ayasofya'yı, artık önüne geçilmez bir sel, bu sel açacak... Bekleyin gençler! Biraz daha rahmet yağsın. Her yağmurun arkasında bir sel vardır... Hepimiz şöyle diyelim; "O selin üstünde bir saman çöpü olsam daha ne isterim." Gençler, kayaları biçecek, ormanları tıraş edecek ve betonarmeleri söküp götürecek olan bu sel yakındır. "
Reklam
(Necip Fazıl,) Türkiye'nin ve diğer İslam ülkelerinin batının bilim ve ekonomisine göre geride kalmışlığını iki sebebe oturtur. Bunlardan ilki İslam coğrafyasındaki milletlerin İslam'ın özünden uzaklaşması, ikincisi ise emperyalist politikaları ile hızlı bir ekonomik yükselişe sahip olan Batı'nın, medeniyeti kendi tekeline alıp kalan coğrafyaları medeniyet dışı ilan etmesidir.
Necip Fazıl Kısakürek, modernleşmeye karşı değildir. Sadece İslami ve Türk kültürünün yıllardan beri süregelen köklerinin gözden çıkarıldığı bir modernleşme sürecine karşıdır.
Necip Fazıl Kısakürek'in, Abdülhakim Arvasi Hazretleri ile tanışmasından sonraki hayatını en iyi anlattığı dizelerden biri de şudur; "Tam 30 yıl saatim işlemiş, ben durmuşum. Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum."* *"Tam 30 Yıl", Necip Fazıl Kısakürek, Çile, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 2009
Şeyhin yanından ayrılıp evlerine dönerken çoktan akşam olmuştu. İkisinin de elinde birer hediye vardı. Abdülhakim Arvasi Hazretleri'nin "Er Riyazüt Tasavvufiye" eseriydi bu. Vapurda Necip Fazıl ile Abidin Dino'nun arasında şu konuşma geçmişti; - Ne dersin Abidin? - Müthiş! - Konuşurken söylediğinden ilerisi belirten, bakarken baktığının ötesini işaret eden müthiş bir ermiş. - Sus müthiş, sus izah etme!* *Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, Büyük Doğu Yayınları İstanbul 2019
Reklam
Necip Fazıl'ın yazın dünyasına ilk adımlarını atmasını sağlayacak bu okuldaki hocaları ise, Türk edebiyat ve düşünce tarihi bakımından önemli isimlerden oluşuyordu. Büyük şair Yahya Kemal tarih derslerine giriyor, bunun yanında Cumhuriyet Dönemi'nde Diyanet İşleri Başkanı olacak olan Aksekili Ahmet Hamdi Efendi ve İbrahim Aşki Bey de okulun eğitim kadrosunda bulunuyordu.
Necip Fazıl'ın daha çocukluğu ve gençliğinde de herkesin dilinde olacak haşarılıklarını babası Abdülbaki Fazıl Efendi'den aldığı besbelliydi. Öyle ki daha üç veyahut dört yaşındayken, kaymak sandığı kireç tozunu yemesi, beşikten yuvarlanması ve o zamanlar babasının satın aldığı İstanbul'un ilk arabalarından birinin altında kalıp yaralanması bütün bunların işaretiydi.
168 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.