Öldükten sonra ebedi hayat... Cennet veya cehennemde ebediyet... Sonu olmamak? Hep var olmak, hep var olmak? Bu dünyadaki devam ölçüsüne göre nasıl kavranır bu iş? Akıl patlamaz da ne yapar?
AĞLAYABİLSEYDİNİZ ANLAYABİLİRDİNİZ..
Necip Fazıl Kısakürek
"Öleceğiz! Müjdeler olsun, müjdeler olsun.."
Davaya adanmış bir kalem; Necip Fazıl Kısakürek..
Kaldırımlar, tekkeler, okullar, hapishaneler ve dört duvar arasında edebiyatla geçmiş bir ömür.
N. Fazıl Kısakürek, şiirindeki özgün sesi ve tasavvuruyla bir taraftan Türkiye'nin farklı renklerini aynı duyguda birleştirirken diğer taraftan refah dolu bir geleceğe duyduğu hasretle ölene kadar davası uğruna mücadele etti.
Osmanlı döneminde, bir konakta başlayan ve yıllar süren düşünce sancılarının sonunda, insanlarla yoldaş olacak onlarca eset bıtaktı. Kendini anlamak ve anlaşılmak için yazdı..
"Yalnızım diye üzülmüyorum. Çünkü biliyorum, yalnız insana ihanet eden de olmaz."
Okuldan kaydı silinen Necip Fazıl, annesi ve anneannesiyle birlikte yabancı bir vapura binerek, Anadolu'ya mücadele için geçen ve orada polis müdürü olan büyük dayısın yanına doğru yol almaya başladılar.
Necip Fazıl Kısakürek hakkında ne kadar bilgiye sahipsiniz?
Ben üniversitede öğrenciyken #çöleinennur kitabını okumuştum.
Hakkındaki ilk bilgilerime bu kitap sayesinde ulaştım diyebilirim.
.
Ilk gençlik dönemini, Paris yıllarını ve sonrasındaki bohem hayatını, vapurda karşılaştığı bir kişi vasıtasıyla Abdulhakim Arvasi Hazretleri ile yollarının çakışması, yayınladığı eserler, hakkında açılan soruşturmalar ve mahkemeler, aile hayatı gibi diger pek çok konu hakkinda kısa bilgiler verilmişti.
.
Hakkında hiç bilgisi olmayanlar için 95 sayfalık kitap kısa ama öz bilgilerle doluydu.
.
Sevgili
Necip Fazıl'ın yaşamını konu alan bu betik, anne babasından başlayarak hem kendisinin yaşamı hem de ülkedeki yaptıkları, görüşleri, yazım türleri anlatılıyor. Kısa ancak dolu dolu bir içerik. İlk kez özel olarak Necip Fazıl ile ilgili bu denli bilgi iyesi olduğumu söylemeliyim. Hem o dönemi yeniden anımsıyor hem de sürdürdüğü çalkantılı yaşamı, görüşlerindeki derinliği, şiirden tiyatro oyununa dek yazındaki genişliğini, aldığı takma adları öğreniyoruz.
.
Özellikle Abdülhâkim Arvasi Hz. ile tanıştıktan sonraki değişimi oldukça ilginçti. Bir diğer ilginç bilgi ise Büyük Doğu Marşı idi. Şu anki İstiklâl Marşı'nın yerine önerilen bir marş imiş. Ama şimdikinin yerini tutamazmış. Mehmet Akif'in daha İslâmcı bakışına karşı kendisi daha Türkçü bakıyor, buna rağmen yazdıkları dönemin eleştirilerinden payını alıyor. Daha ayrıntılı bilgi edinmek gerek. Bu güzel bir başlangıç oldu.
.
Diğer yandan o dönemdeki çıkardığı dergiler, yazılar, tutsaklık yaşamı, evliliği, bohem yaşamı da okuyucuyla buluşuyor. Oldukça akıcı bir okuma sağlıyor. Eğer otobiyografi seviyorsanız önereceğim bir derlemedir. Bu türde başka büyükler de var bu yayınevinden çıkan. Onları bir incelemeyi düşünüyorum.
.
Betikle esen kalın.
“Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar.”
Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in ilk öğrendiğim ve nedense yeri bende ayrı olan şiiridir. Ortaokul yıllarıydı Edebiyat Öğretmenimiz Üftade Bey’in sonsuz “Kısakürek” sevgisini bizlere aşılaması ve her ay bir şiirini ezberlememize vesile olmasıyla kendisiyle tanışmamız. Biyografi Üstadın gizemli dünyasına kapı aralıyor. Osmanlı’nın son deminde dedesi Mehmet Hilmi Efendi’nin konağında yetişmiş, küçük yaşta kardeşinin ölümüyle sarsılıp birçok acıyla yoğrularak “Çile” diye nitelendirdiği hayat yolunda yürümeye devam etmiş. Davasının uğrunda korkmadan mücadele veren, dört duvar arasında imtihanını sürdürerek; kendini anlamak ve anlaşılmak için yazan özgür bir ruh…
Ziya Gökalp, Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Kutsi Tecer, Peyami Safa, Hasan Ali Yücel, Nazım Hikmet Ran gibi Edebiyatımızın mihenk taşlarından olan Edebiyatçılarla yakınlığı, arkadaşlığı, öğretmen – öğrenci ilişkisini okurken beni benden aldı. “Ah” dedim “zaman makinesi diye bir şey olsaymış keşke okumak yerine bu edebi şöleni gözlerimle görseymişim…”
Dolu bir içeriğe sahip olan bu biyografiyi size anlatırken neyden bahsedip neyi unutmasam diye sabırsızlanırken yüzümde tebessümle okuduğum kısmı atlamak istemem. O da üstadın Şeyh Abdülhakim Arvasi Hazretleri ile tanışması oldu. Detayları okumanız için kitabı tavsiye eder, yazımı da üstadın; şeyhi Arvasi hazretlerine, yazdığı ikilik ile noktalamak isterim.
“Bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız;
Ruhuma, büyük temel çivisini çaktınız.”