Ahlak Felsefesinde Tanrı Nerede?

Cemre Demirel

En Eski Ahlak Felsefesinde Tanrı Nerede? Sözleri ve Alıntıları

En Eski Ahlak Felsefesinde Tanrı Nerede? sözleri ve alıntılarını, en eski Ahlak Felsefesinde Tanrı Nerede? kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Batı felsefe tarihine bakıldığında Orta Çağ’da yalnızca ahlak anlayışının değil, tüm felsefenin Hristiyan teolojisinin boyunduruğu altında olduğu görülmektedir. Bu paradigmanın etkisi altındaki Orta Çağ Batı düşüncesinde ve aynı zamanda altın çağını yaşamakta olan 8-13. yüzyıl İslam felsefesinde ahlak ile din arasında sıkı bir birliktelik vardır."
"Kopernik’in Güneş merkezli evren modeli, tüm felsefe ile birlikte etiğin de Tanrı merkezcilikten kopuşunun ilk adımları olmuştur."
Reklam
"Newton’un evrendeki determinizmi ve mekanizmi adeta ispatlaması, çok sonraları Freud’un insanın kendisine bile hükmetmekten aciz olduğunu ileri sürmesi ve nihayet Darwin’in insanın tesadüfi mutasyonlarla oluşan, hayvandan farksız sıradan bir organizma olduğunu göstermesiyle birlikte sürdürülmesi adeta imkânsız hale gelmiştir. Tanrı’yı devre dışı bıraktıktan sonra, bahsedilen bilimsel veriler ışığında insanın asli ve aşkın bir değerinin olabileceğini söylemek zordur."
Korsgaard’a göre kendisine insan olarak değer veren kişi, tutarlılık adına diğerlerine de insan olarak değer vermek zorundadır. İnsan, rasyonel bir fail olması ve refleksif bilince sahip olması sebebiyle diğer canlılardan ayrılmaktadır. İnsan, kendisini insan yapan rasyonel olma özelliği gereği, buna sahip olan diğer insanlara da değer vermelidir. Yani insanlığa değer verme görevini dikte eden rasyonelliğin bizzat kendisidir. Bu sebepten ötürü, insanın kendi insanlığını değerli görmesi, başkalarını da değerli görmeyi beraberinde getirir ve böylece ona ahlaki zorunluluklar bindirir.
Sayfa 191
"Tanrı’nın kendi doğasına uygun hareket etmesi onun gücünün kısıtlandığı anlamına gelmez. Dolayısıyla ahlaki değerler Tanrı’nın doğasında, ahlaki görevler ise Tanrı’nın kendi doğasına uygun biçimde verdiği emirlerde temellenir."
Sayfa 217Kitabı okudu
Syf:217 "Euthyphron ikilemi ile ilgili gözardı edilen bazı hususlara değinmek yerinde olacaktır." Syf:218 "İkilem, adını Platon’un Euthyphron diyaloğundan alır. Bu diyalogda Sokrates, kutsal olanın Tanrılar tarafından sevildiği için mi kutsal olduğunu yoksa zaten kutsal olduğu için mi Tanrılar tarafından sevildiğini sorar. Eserin yazarının idealar kuramının sahibi Platon olduğu göz önüne alınırsa, Sokrates doğal olarak Tanrıların kutsal olan şeyi kutsal oldukları için sevdiğini öne sürer. Sokrates’in bu seçimi Platon’un idealar tezine uygun olduğu gibi, aynı zamanda çoktanrılı bir inancın sorunlarına cevap bulma çabasının da bir ürünüdür. Zira Antik Yunan’daki çoktanrıcılığın kaçınılmaz bir sonucu olarak Tanrılardan kiminin onayladığı bir şey, diğeri tarafından reddedilebilmekteydi. Bu durum Euthyphron diyaloğunda henüz meşhur ikileme gelmeden önce Sokrates tarafından da şu şekilde belirtilir: “Tanrılar aynı şeyleri hem haklı hem haksız buluyorlar, aynı şeyler Tanrıların hem hoşuna gidiyor hem gitmiyor” Tanrıların birbirlerinden farklı karakterlere sahip oldukları ve hatta zaman zaman birbirleriyle rekabet ya da savaş hâlinde oldukları çoktanrılı bir sistemde ortak ve objektif değerlere ulaşmak için birbiriyle çatışan Tanrılardansa kendinden kaim ve değişmez olan Platonik varlıklara başvurma çabası anlaşılabilirdir. Ne var ki tektanrıcılık, Euthyphron ikileminin başa çıkmaya çalıştığı bu ana problemden muaftır."
Reklam
85 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.