İnsana duyulan korku ile birlikte, ona olan sevgiyi, hürmeti, umudu, ve evet, ona olan istenci de yitirdik. İnsana bakmak yoruyor artık bugün nihilizm bu değilse başka nedir ki?.. İnsan yorgunuyuz...
Biz kendimizi bilmiyoruz, biz bilenler, biz kendimiz, kendimizi bilmiyoruz: iyi bir nedeni var bunun. Hiç aramadık kendimizi nasıl olacak da bulacağız kendimizi günün birinde?
"Tehdide dayalı ahlak, ahlak değildir" diye kısa özet geçmenin doğru olduğu kanısındayım.
Üç bölümden oluşup ağır bir dil barındıran zaman zaman yoran, zaman zaman ki ikinci bölümde keşkeleri hop oturtup hop kaldıran bir analiz.
Ve ikinci bölümdeki şu tespit tüm yaşamı özetler nitelikte " insan acı çekmekten korkmamıştır, rahatsız eden çekmiş olduğu acının anlamsızlığıdır"
Biz kendimizi bilmiyoruz, biz bilenler, biz kendimiz, kendimizi bilmiyoruz: İyi nedeni var bunun. Hiç aramadık kendimizi- nasıl olacak da bulacağız kendimizi günün birinde? Haklıydılar “ hazineniz neredeyse, yüreğiniz de oradadır” demekle; bizim hazinemiz bilgimizin arı kovanlarının durduğu yerdedir. Oraya doğru yol alıyoruz hep, doğuştan kanatlı hayvanlar ve tinin balözü toplayan arıları olarak; yürekten önemsediğimiz tek bir şey var aslında -“yuvaya bir şey getirmek.” Yaşamın diğer yanına, “yaşantı” denen yanına gelince- onun için hangimizin, en azından yetecek kadar ciddiyeti var? Ya da yeterli mi zamanı? Korkarım hiç tam anlamıyla “veremedik kendimizi” böyle şeylere: yüreğimiz orada değil, hatta kulağımız bile değil! Daha çok, kendi içine gömülmüş ve ilahi dalgınlıkta birinin, tüm gücüyle öğlenin on ikisini vuran çanın kulaklarında çınlayan sesiyle bir anda ayılıp, “Bu çalan neydi?” diye sorması gibi, bazen biz de sonradan kulaklarımızı ovuşturup, hepten şaşkın, hepten mahcup soruyoruz, “Neydi yaşadığımız?” dahası “Kimiz biz aslında?” diye; ve dediğim gibi sonradan sayıyoruz yaşantımızın, yaşamımızın, varoluşumuzun çınlayan on iki çan sesini -ah! yanlış da sayıyoruz üstelik… Zorunlu olarak yabancı kalıyoruz kendimize, anlamıyoruz kendimizi, yanılmak zorundayız kendimiz hakkında, “Kişi kendine en uzak olandır.” sözü geçerli bizler için sonsuza dek -kendimizi bilmeye gelince, “bilenler” değiliz biz…
“Kutsal kitaplarda çokça adı geçen 'şeytan', gerçek dünyada size ahlak dersi veren bir yobazdan başka bir şey değildir." diyor ve ekliyor: "Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu odur.'”