Düşünce gü.cü yedinci alt ırkta (Moğollar; sanının burada da Eski Turanlar ya da Uygurlar kastedilmekte) da gelişti. Fa kat onlarda önceki alt ırkların özellikleri de baş gösterdi, bu onlarda beşinci ve albnalardan çok daha etkili bir şekilde yer etti. Anılardaki anlama sadık kaldılar. Böylece en eski olanın en iyi olduğu ve kendilerini düşünce gücünden en iyi şekilde koruyabilecek olanın da yine bu olduğu fikrine ulaştılar. Tabiat gücünün kontrolü onların da ellerinden kaymıştı; ancak iç lerinde gelişen bu düşünce gücünde, bizzat yaşam enerjisinin barındırdığı tabiat güçlerine benzeyen bir şeyler (animizm, parapsikolojik güçler, ak büyü/ maji) vardı. Bunlar yaşamda ki o gücü kaybetmişlerdi, ancak yine de ona karşı duyulan saf inancı asla kaybetmemişlerdi. Onlara göre bu güç, kendi Tanrıları olmuştu ve onun emrinde, kendilerinin doğru bul duğu her şeyi yaparlardı. Böylece komşu ülke halkları, onları bu gizli gücün etkisi altında kendilerini iradesiz kör bir güven duygusuyla onun ellerine bırakmış (büyülenmiş, efsunlu) bir halk olarak görüyorlardı. Onların nesilleri Asya ve bazı Av rupa bölgelerinde, o zamanlarda olduğu gibi, bugün de bu özelliklerinden bir çoğunu taşımaktadırlar.
İnsanın içine ekilen düşünce gücü asıl gelişim değerine, ancak beşinci ana ırkta gerçekleşebilen yeni bir ivme aracı lığıyla ulaşabildi. Dördüncü (ana ırk) bu gücü ancak hafıza yetisiyle eğitilen kişilerin hizmetine sunabiliyordu. Beşincide ise bu tür yaşam tarzlarına ancak düşünce yetisini yerinde kullanabilen kişiler ulaşabiliyorlardı.