Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alamut Efsaneleri

Farhad Daftary

Alamut Efsaneleri Gönderileri

Alamut Efsaneleri kitaplarını, Alamut Efsaneleri sözleri ve alıntılarını, Alamut Efsaneleri yazarlarını, Alamut Efsaneleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dağda yaşayan insanlar, köylüler ve küçük kasabalarda oturan gruplardan oluşan Alamut dönemi Nizari toplumu, her şeye rağmen kültürel bir bakış açısı ve yazınsal bir gelenek sürdürmeyi başarmış, bunun dışında entelektüel ve bilimsel faaliyetlere de değer vermiştir. Hasan Sabbah bizzat kendisi Alamut'ta eşsiz bir kütüphane kurmuş, burada toplanan İsmâilî ve İsmâilî olmayan çalışmalar, Moğollar yok etmeden önce muazzam bir büyüklüğe ulaşmıştır. Nizariler, Horasan ve Suriye'de de kütüphaneler kurmuşlar, buralarda her tür dini ve tarihi çalışmaların yanında, arşiv niteliğindeki belgeler, bilimsel yazılar ve gereçler de bulundurmuşlardır.
Topluluğun ve devletin kurucusu olan Hasan Sabbah her şeyden önce, yaşamı boyunca son derece sade bir hayat tarzını benimseyen ve tarikat içinde İslâm'ın kurallarının büyük hassasiyetle uygulanmasını sağlayan bir stratejist, yol gösterici ve fikir adamıydı. Herhangi bir rekabetçi anlayışa sahip olmayan Sabbah'a karşı, kendisini sayyidna yani efendimiz ismiyle çağıran Nizariler tarafından büyük saygı duyuluyordu. Alamut'taki mezarı, 1256 yılında Moğollar tarafından yıkılana kadar bir hac mekânı vazifesi gördü. Hasan, Nizari İsmâilî halkının dini temellerini belirlediği bilimsel eserler de ortaya koydu. Ama yoğun bir tempo içinde silahlı ayaklanmalarını idare etmek ve düşmanlarıyla dolu çeşitli muhitlerde hayatta kalmak için uğraşan Nizarilerin karmaşık dini ve felsefi spekülasyonlarla uğraşacak pek vakitleri yoktu.
Reklam
Abbasiler, tıpkı Fâtımîlere yaptıkları gibi, Nizari İsmâilîlerini ve öğretilerini etkisiz kılmak için de, karşıt görüşte yazılan tezleri finanse ettiler......Bu dönemde yazılan İsmâilî karşıtı eserlerin ilklerinden ve en çok itibar görenlerinden biri de el-Gazali'nin, Nizarilere ve öğretileri talime karşı kaleme aldığı el-Mustazhiri isimli eseriydi. ElGazali bu eserinde, kendi aklından uydurduğu ve ateistliğin en son aşamasına ulaşana kadar, akla gelebilecek her tür dinsiz davranışların izin verildiği kademeli bir Nizari eğitim sistemini ortaya attı. El-Gazali'nin İsmâilî karşıtı karalamaları, Alamut döneminde diğer Sünni yazarlar tarafından da benimsendi ve geliştirildi ki bu yazarların hepsi aynı zamanda, daha önceden Ibn Rizam ve Akhu Muhsin tarafından uydurulan çeşitli efsaneler konusunda da bilgi sahibiydiler....
...Nizari devletinin ilk yıllarından itibaren Selçuklular, kuzey İran ve Horasan'daki Nizari topraklarına seferler düzenlediler. Ancak üstün askeri güçlerine rağmen Nizarileri savaş alanında yenmekte başarılı olamadılar. Bunun sebebi Nizarilerin gösterdikleri inanılmaz birlik ruhu ve farklı bölgelerde konuşlanmış kalelerinin zapt edilemez oluşuydu. Selçuklular ve Sünni yandaşları da bunun sonucunda başka bir politikaya başvurdular: Nizari İsmâilîlerini toplu halde katletmek. Bu yöntem kent bölgelerinde yaşayan ve İsmâilî olmaları nedeniyle suçlanan insanların, ateşe atılarak ya da kılıçtan geçirilerek öldürülmeleri şeklinde uygulandı ve özellikle Nizarilerin gerçekleştirdiğinden şüphelenilen suikastlardan sonra daha da şiddetlendi. Halep, Şam, Kazvin ve İran'daki Selçuklu başşehri İsfahan başta olmak üzere, güney Horasan'daki kasabalar ve diğer bölgelerdeki şehirlerde çok sayıda Nizari bu şekilde katledildi ve mallarına el konuldu....
İleride göreceğimiz üzere, haşhaş kullanan anlamına gelen ve Müslüman rakipleri tarafından Nizarileri kötülemek amacıyla maksatlı olarak çıkarılmış olan haşişiye, haşişiyin veya haşişin gibi isimler, suikast eylemine ilk kez tanık olan batılılar tarafından, fedailer için kullanılmaya başlandı. Maksatlı olarak çıkarılmış olan bu terimlere ve eksik bilgilere sahip gözlemciler ve yazarlar tarafından uydurulmuş masallara rağmen, tehlikeli görevlerini yerine getirecek fedaileri motive etmek veya şartlandırmak amacıyla haşhaş ya da başka bir uyuşturucu maddenin kullanıldığına dair ortada hiçbir kanıt yoktur. Tam tersi, hem İran hem de Suriye'de inanılmaz bir birlik ruhu ve kendini adamışlık örneği gösteren bu fedailer, görevlerini başarıyla yerine getirebilmek adına uygun fırsatı yakalayabilmek amacıyla, çok uzun süreler boyunca sabırla beklemek zorunda kaldıkları için sürekli tetikte ve ayık durumda olan insanlardı. Elde bulunan kanıtlar göstermektedir ki; gerçekte Nizari fedaileri, dinlerine ve ait oldukları topluma hizmet etmek amacıyla, inançlarının bir göstergesi olarak kendilerini feda etmeye gönüllü olan genç ve adanmış insanlardı.
.....Bahreyn Karmatîleri, 927 yılında Abbasilerle girdikleri bir muharebenin ardından neredeyse Bağdat'ı zapt edeceklerdi. Ebu Tahir'in yıkıcı faaliyetleri, hac döneminde Karmatî ordusunun başında Mekke'ye girip şehri yağmalaması ile son buldu. Karmatîler hacılara günlerce işkence uyguladılar ve sayısız kez kutsal varlıklara saygısızlık gösterdiler. En sonunda da, muhtemelen İslâm çağının sona erdiğini sembolize etmek amacıyla kutsal Kâbe taşını yerinden alıp başkentleri el-Aksa'ya götürdüler. Karmatîlerin Mekke'yi yağmalaması tüm İslâm dünyasını şok etmişti..........................................Karmatîler nihayet 951 yılında, bazı İsmâilî karşıtı kaynakların iddia ettiği gibi Fâtımî halifesi el-Mansur'un (946-53) talebine cevaben değil, Abbasiler tarafından ödenen yüklü miktardaki tazminat karşılığında kutsal Kâbe taşını iade ettiler.
37 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.