Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

All About Space - Sayı 2 - 2021/02

All About Space

All About Space - Sayı 2 - 2021/02 Sözleri ve Alıntıları

All About Space - Sayı 2 - 2021/02 sözleri ve alıntılarını, All About Space - Sayı 2 - 2021/02 kitap alıntılarını, All About Space - Sayı 2 - 2021/02 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
GALAKSİLERİN DÖNDÜĞÜNÜ NEDEN GÖRMÜYORUZ? İnsanlar galaksilerin dönme hareketini fark etmezler çünkü galaksiler hayal edilemeyecek kadar büyüktür. Galaksiler o kadar büyüktür ki, bir dönüşü tamamlamaları çok uzun zaman alır. Örneğin, galaksimizin Güneş’e göre bir tam dönüşü tamamlaması 240 milyon yıl sürüyor. Bir galaksinin dönüş hızı son derece yavaştır. Galaksimizdeki yıldızlar, galaksimizin merkezine göre saatte yaklaşık 804.672 kilometre hızla hareket etseler de galaksi o kadar büyüktür ki, yine de bir turu tamamlamak için yüz milyonlarca yıl geçmesi gerekir. İnsanlar, konum ve yönelimdeki milisaniyelerle veya saatlerle ölçülebilecek değişimleri içeren hareketleri fark edecek şekilde inşa edilmiş gözlere ve beyinlere sahip, kesinlikle milyonlarca yıl değil. Galaksiler, insanların hareketlerini fark edemeyecekleri kadar yavaş dönüyor.
GÖKYÜZÜNDEKİ TÜM YILDIZLARIN ARASINDA, 61 CYGNİ, UZAKLIĞI NET OLARAK HESAPLANAN İLK YILDIZ”
Reklam
UZAY ÇÖPLERİNDEN KURTULMAK ÇÖZÜM: Eski itici roketleri kullanmamak ve çöpleri toplamak Uzay artık el değmemiş bir boş alan değil. 1957’den beri alçak Dünya yörüngesini bir çeşit hurdalığa çevirmiş durumdayız. Burada gezen en büyük cisimler aslında eski roketlerin üst kademeleri ve bunların tanklarında kalan yakıt, Güneş tarafından ısıtıldığından patlama riski taşıyor. NASA artık bunu önlemek için roketlerin kullanılmayan itici gazlarını boşaltmasını zorunlu kılıyor, ancak yüzlerce eski üst kademe roket enkazı hâlâ Dünya’nın etrafında dolanıyor. Bu cisimleri yerden takip etmek bir ölçüde kolay, ancak takip edilemeyen çok daha küçük parçalar da var. Katı yakıt roketlerinin motorlarının egzozundan çıkmış küçük tanecikler veya güneş ışığı nedeni ile soyulmuş boya parçaları, bir uzay aracına çarpana kadar görünmezdir. Farklı bir yörüngede seyreden bir uyduya çarptıklarında, tüfekten fırlamış mermi gibi etki yapabilirler. Uzay enkazı temizlenmezse, enkazın uydulara çarpıp onları parçalaması, bu parçaların çarpışmaya devam edip binlerce yeni küçük parça oluşmasına neden olan (Kessler Sendromu) bir olay ortaya çıkabilir. 1996’dan beri uzay çöpü ile çarpışma nedeniyle en az üç uydu kaybedildi. Uzay araçları Uluslararası Uzay İstasyonu’nu koruyan çok katmanlı kalkan benzeri yapılarla kendilerini küçük boyutlu uzay çöplerinden koruyabilir ancak daha büyük parçaların tek tek avlanması ve yörüngeden çıkarılması gerekiyor.
Evreni keşfederken karşımıza çıkan büyük zorlukları nasıl yeneceğiz? Apollo’nun Ay’a inişinden sonra mürettebatlı uzay araştırmaları tamamen siyasi nedenlerden dolayı durmuş gibi görünebilir ancak gerçek engeller aslında fizik yasaları tarafından konulmuş durumda. Mars, Dünya’ya Ay’dan 240 kat daha uzakta ve insansız uzay araçlarının oraya ulaşması genellikle sekiz ay sürüyor. Eski NASA yöneticisi Charles Bolden, Mars’a yolculuk süresini kısaltacak yeni itme sistemleri istediğini söyledi. Ancak Mars’a yapılacak hızlı bir görevin bile çorak ve tehlikeli bir dünyada 26 ay boyunca konaklamak için hazırlıklı olması gerekecek. Uzun bir aradan sonra hükümet, uzay ajansları ve özel şirketler mürettebatlı uzay keşiflerine tekrar odaklanıyor ancak Mars nihai hedef değil; sadece bir sonraki büyük adım. İnsanlık sonunda daha da uzak, hatta belki diğer güneş sistemlerindeki gezegenlerde ve uydularda yürüyecek. Ancak bunu başarmak için, itme ve navigasyondan, yiyecek hazırlama ve yaşam alanı inşasına kadar inanılmaz bir dizi yeni teknoloji geliştirmemiz gerekecek.
Ölürsek, insanların bunu kabul etmesini istiyoruz. Uzayın fethi, hayatını riske atmaya değer. -Gus Grissom (1965 yılında Apollo 1 yangınında ölen astronot)
UZAYDAKİ AKILLI YAŞAM FORMLARININ BİZİMLE İLETİŞİM KURMASI VEYA BİZİ ANLAMASI MÜMKÜN MÜ? Sohbet, çok yakın olmadıkça, pratik değildir. Nedenini anlamak için Samanyolu’nun bir milyon uzaylı toplumla dolu olduğunu hayal edin. Bize en yakın olan, yaklaşık 100 ışık yılı uzaklıkta olacaktır. Bu kozmik komşulardan bir sinyal tespit edersek ve mikrofonu alıp bir soru sorarsak, yanıtın gelmesi en az 200 yıl sürecektir. Bu yüzden konuşmaya güvenmeyin. Peki, aldığımız sinyali anlayabilecek miyiz? Bu, Julius Caesar’ın 2000 yıl önce kaleme aldığı metinleri okumanın, onunla konuşamıyor olsak bile, yine de ilginç olmasına benzer. Uzaylılar onları anlamamızı isterlerse, tıpkı çocuk kitapları yazarlarının yaptığı gibi, bu işi basitleştirmeli. Bazı insanlar, Dünya dışı varlıkların, müzik veya matematik kullanarak mesajlarını bizim için basitleştirebileceğini ileri sürdü çünkü bunlar ikimizin de bilebileceği şeyler. Ancak açıkçası matematikle veya melodiyle iletişim kurmak kolay değil, mesela ailenizi müzikle nasıl tanımlayacaksınız? Muhtemelen daha iyi bir strateji, bize çok fazla bilgi göndermektir. Bu, Maya yazıtlarını ve hatta Mısır hiyerogliflerini çözmeye çalışan araştırmacıları taklit etmemize olanak tanıyacak. Çalışmaya, metinde tekrarlayan karakterleri arayarak başladılar. Gerçekten uzun bir mesajda, bol miktarda tekrar olacaktır. Uzaylıların ne dediğini anlamak istiyorsak, bize gigabaytlarca veri göndermelerini ummalıyız.
Reklam
MERKÜR VE VENÜS’ÜN NEDEN UYDUSU YOK? Gezegenlerin etrafında, yörüngedeki cisimlerin kütleçekimsel olarak bağlanabildiği bir bölge bulunuyor. Gezegen biliminde buna, adını 19. Yüzyılda Ay’ın yörüngesini çalışan Amerikalı astronom George Hill’den alan “Hill küresi” adı veriliyor. Hill küresinin boyutu, bir gezegenin Güneş’e kıyasla ne kadar büyük olduğuna ve Güneş’e ne kadar yakın olduğuna bağlı. Bağlı herhangi bir cisim, Hill küresinin içindeki bir yörüngede dolanmalı. Ancak yörüngesinin “sabit” olması için Hill küresinin yarıçapının yaklaşık üçte birinden daha yakın bir yörüngede bulunması gerekiyor. Bu nedenle, tüm uyduların Hill küresinin yarıçapının yaklaşık üçte birinden daha yakın bir yörüngede dolanmasını bekliyoruz. Uyduların nerede bulunabileceği ile ilgili başka kısıtlamalar da bulunuyor. Dünya’nın uydusu Ay, Dünya ile etkileşime giriyor ve gelgitler yaratıyor ve bu da Ay’ın yörüngesini kademeli olarak değiştiriyor. Gezegenimiz kendi ekseni etrafında, Ay’ın bizim etrafımızda dolandığı süreden daha kısa bir zamanda döndüğü için (gün, aydan daha kısadır) bu etkileşim, Ay’ı bizden her yıl yaklaşık dört santimetre uzaklaştırıyor. Daha yavaş dönen Merkür veya Venüs’ün çevresinde bir uydu için bunun tersi olacaktı ve uydunun yörüngesi kademeli olarak daralacaktı. Aynı şey Mars’ta da oluyor. Uydusu Phobos’un yörüngesi daralırken, diğer bir uydusu, Deimos yavaş yavaş Mars’tan uzaklaşıyor.
MARS GÖREVİ On yıllardır Mars’a uzay aracı gönderiyoruz. Komşu gezegenimiz uzun zamandır bilim insanlarının ilgisini çekiyor çünkü bir zamanlar Dünya’ya benzediğini düşünüyoruz. Büyük ihtimalle milyarlarca veya yüz milyonlarca yıl önce, Mars’ta potansiyel yaşam alanları sağlayan okyanuslar ve denizler vardı. Ancak zamanla atmosferini kaybetti, suyu buharlaşıp gitti ve bugünkü yüzeyi çorak, ıssız arazi haline geldi. Ancak, Mars’a gönderilen sayısız görev sayesinde bunun her zaman böyle olmadığını biliyoruz. 1976’da gezegene inen NASA’nın Viking 1 ve 2 uzay araçları, ilk olarak yüzeydeki yaşam belirtilerini aradı ve bir şey bulamadı. 2004 yılında inen Spirit ve Opportunity yüzey araştırma araçları, Mars’ın bir zamanlar ıslak olduğuna dair kanıtlar buldu. 2012’de iniş yapan ve bugün hâlâ faaliyette olan Curiosity yüzey araştırma aracı, eski bir nehir yatağını ve hatta organik molekülleri bularak Mars’ın bir zamanlar ne kadar yaşanabilir olabileceğinin en ayrıntılı resmini çizdi.
ÇİN’İN CHANG’E 5 UZAY ARACI AY’DAN YENİ ÖRNEKLER GETİRDİ Çin yeniden Ay’a gitti ve bu kez Dünya’ya biraz hediyelik eşya getirdi. Çin’in ilk örnek toplama görevi olan Change’e 5, 1 Aralık’ta Fırtına Okyanusu’nda (Oceanus Procellarum) bir Ay dağı olan Mons Rümker yakınlarına başarıyla iniş yaptı. Sonda, inişten kısa bir süre sonra Güneş panellerini ve antenini açarak çalışmaya başladı. Dört modülden oluşan Chang’e 5’in iki parçası Ay’ın gri toprağına indi: Sabit bir iniş aracı ve bir yükseliş aracı. Her şey plana uygun gitti ve iniş aracı birkaç gün boyunca Ay’dan yaklaşık iki kilogram örnek topladı. Bu örneklerden bazılarını Ay yüzeyinin iki metre altına kadar kazarak aldı. Örnekler daha sonra yükseliş aracına transfer edildi. Bu araç Ay yüzeyinden havalandıktan sonra yörüngede dolanan diğer iki modüle (yörünge aracı ve Dünya’ya dönüş aracı) kenetlendi. Dünya’ya dönüş aracı, adından da anlaşılabileceği gibi, Ay örneklerini Dünya’ya geri getirdi. 16 Aralık 2020’de İç Moğolistan’da planlanan bölgeye iniş yaptı.
Günümüz evreninde 100 ila 200 milyar galaksi olduğu tahmin ediliyor.
33 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.