Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bütün Eserleri 22

Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin’in Albümünden

Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
- " (…) Fikirlerimizin de değişmesi için çok düşünmek değil, çok görmek ve çok işitmek lâzımmış..."
Sayfa 117 - iletişim yayınları
Her şeyi Değiştirmek isteyen Türk gençliği
Türk gençleri kadınları "açmak!" istiyor: çünkü kadınlar örtünme, namehremlik namı altında umumi hayat ile kendi aralarına girilen bu ağır perdenin arkasında manen, maddeten kuruyup harap olmuşlarmış; çünkü, onlar ne iyi bir eş, ne iyi bir ana ve ne de sadece aklı başında iyi bir kadın imişler; yürümesini bilmezler, giyinmesini bilmezler, konuşmasını bilmezler, düşünüp çalışmasını bilmezlermiş!… işte, bütün bunlar içindir ki Türk gençleri kadınların kıyafetini değiştirmeği elzem addediyorlarmış. Bana kalırsa, onlar yalnız bunu değil, bütün milli selameti ve bütün içtimayı ıslahatı ancak bir kelimenin etrafında topluyorlar: değiştirmek! Meyi değiştirmek? Nasıl değiştirmek? neyi ve nasıl olursa olsun, onlar memleketlerinde mevcut ve yerleşmiş ne varsa hepsini değiştirmek ve her cihetten kendilerine benzememekle artık kurtulmuş olacaklarına kanidirler
Reklam
Türklerin Yabancılar'ın yanında değişme nedeni
Türkler Avrupa'ya seyahate çıktıkları zaman kıyafetlerini ve serpuşlarını değiştirmek lüzumunu hissetmiyorlar; çünkü, kendilerine göre bir aklı selimle o muhitlerde, erkek iseler kırmızı fesle, kadın iseler siyah örtülerle pek aykırı kalacaklarını seziyorlar. Onların ruhları, yabancıya karşı ürkek, mahcup ve hürmetkardır. Bize geldikleri zaman bütün adetlerimize uymaya ve an'anelerimizi incitecek hareketlerden mümkün olduğu kadar sakınmaya gayret ederler. Onların kendi memleketlerinde bile yabancı ile temasa geldikleri zaman benliklerinden ve bazı milli tavırlarından pek çok şeyler feda ettiklerini gördüm. Mesela, size muhakkak sizin lisanınızda hitap etmeye çalışılır ve kendi aralarında selam ve tokalaşma hallerini hemen terk ederler. Eskiden Türklerin yabancılar arasına girer girmez, böyle ani degişişlerini, tavırdan tavırda, kıyafetten kıyafete girişlerini onlarda milli karakterin zaafına atfederdim; şimdi, gittikçe anlıyorum ki, bu ruhun Bir nevi hayasından, yaradılışın Bir nevi gururundan ve terbiyenin bir nevi incelediğinden meydana geliyor. Türk kaba ve tuhaf görünmekten, karşısındakini incitmekten korkuyor ve ancak bunun için tavrıdan tavıra, kıyafetten kıyafete geliyor.
Sayfa 118Kitabı okudu
Türk dostlarım bana geldikçe kendini mümkün oldukça küçültüyorum, huşua varan bir tevazu içinde ancak konuşabiliyorum; sesim boğazımda kayboluyor, gözlerim kayıyor, hareketlerime şaşırıyorum: konuşmalarımız daima şu korkunç harbin cehennemine düşüveriyor. dün onlardan birine sordum; - Harp esnasında ne yaptınız? neredeydiniz? - buradaydım dedi. solgun benizli bir gençti, Gözde de bir acayip sıyma içinde parlıyordu. düşününüz ki bütün arkadaşlarım ve kardeşlerimden ikisi cephelerde dövüşürken, Ben burada kalmanın yolunu buldum; tembel tembel oturdum, hayal ettim, düşündüm ve okudum ve… çok okudum. sizin şairleriniz en devamlı kıraatlerimdi. "Shakespeare'le" "Milton" üzerinde iki sene durdum. son senelerde birçok zaman Byron'u okudum; Ne muhteşem, ne azametli, ne büyük adam… güneşte kızmış Mermere benzeyen bir kalbi var. Vakıa, Oscar Wılde'yi çok sevdim, zavallı ıstırabın ve gamın manasını o kadar çok anladı. Fakat artık Eskisi Wılde'yi hiç sevmiyorum, ne de Byron'u -zaten nasıl sevilir?- ne de ama şairinizi, ne Jahmes'inizi, ne beşeriyetin malı dediğimiz Shakespeare'inizi… bütün yabancı edebiyattan aldığım heyecanları, meğer ne sahte heyecanlarmış. Şimdi, tenha bir tarlada bir Türk köylüsünün çağırdığı şarkı bana kafi geliyor. Ne sizin dilinizden ne de komşunuz Fransızların dilinden artık hiçbir şey anlamıyorum.
Sayfa 114Kitabı okudu
Burada Hanımlar vasıtası ile kitaplarını okuyabildiğim Pierre Loti isminde bir Fransız şairi, Türk kadınlarından bahsederken, "Çehresiz ruhlar!" diyor, Ben Türkler için ruhsuz çehreler, ruhsuz kalıplar diyeceğim.
Sayfa 100Kitabı okudu
Marcel Proust derki: " dünyayı bilmem kaç saniye zarfında, bilmem kaç kere devretmek kudretine haiz olan şey, elektrik değil, ıztıraptır!"
Reklam
Batı Mimarisinin Vahşiliği
Eğer kırlangıçlar veya terzi kuşları insan olsa idiler, yuvalarını eski Yunan mimarisine göre yaparlardı. Eğer ayılar insan olsaydı, inlerini ancak muasır Batı mimarisi tarzında tekamül ettirebilirlerdi ve eminim ki, bunun haricinde kendilerine bundan daha münasip bir mesken numunesi bulamazlardı.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.