Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Altı Çizili Satırlar

Beşir Ayvazoğlu

Altı Çizili Satırlar Gönderileri

Altı Çizili Satırlar kitaplarını, Altı Çizili Satırlar sözleri ve alıntılarını, Altı Çizili Satırlar yazarlarını, Altı Çizili Satırlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yasaklı bir şarkının hazin hikayesi...
Bu imtidâd-ı cevre-ki bahtın şitâbı var. Mihnet-medâr olan feleğe intisâbı var. Eyler nesîm-i subhu bize gird-bâd-ı gam. Bu rûzgâr-ı bî mededin inkılâbı var. İstiklal Mahkemelerinin asıp kestiği bir dönemde bir idam mahkumuna son arzusu sorulunca "Bu rûzgâr-ı bî mededin inkılâbı var." demiştir. Herhangi bir amaca matuf olmaksızın Nedim'in kaleme aldığı, Lemi Atlı'nın bestelediği bu eserin, bir idam mahkumunun darağacındaki son sözleri olacağını kimse bilemezdi. Hikayesi Atatürk'ten Adnan Menderes'e kadar uzanan yasaklı bir şarkının, ünlü bestekar Alaeddin Yavaşça tarafından bizzat dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in isteği ile tekrar gün yüzüne çıkışı... Hikayenin detayını Beşir Ayvazoğlu'nun Altı Çizili Satırlar isimli kitabından veya küçük bir internet araması ile açık kaynaklardan bulabilirsiniz. İyi okumalar.
Attar(aktar) dükkânları beni öteden beri büyülemiştir; utanmasam önlerinde durup gelişigüzel dizildikleri izlenimini veren boy boy kavanozları, boya kutularını, çoğunun adlarını bile bilmediğim ufak tefek eşya kalabalığını, ıhlamur çuvallarını, adaçayı demetlerini, karanfil paketlerini vb. saatlerce seyredebilirim; baharat kokuları alır beni başka bir zamana ve iklime götürür.
Reklam
14 Haziran 1996 tarihli yazı. Aydınlık bunun neresinde?!
Bir aydın sınıfı düşünün ki, gerektiği zaman uğrunda ölebileceğiniz değerlere, yazısında, kitabında, sahnesinde, ekranında, beyaz perdesinde sadece alay etmek ve sizi aşağılamak için yer verir! Bir aydın sınıfı düşünün ki, tarih, sadece kendi kuruntularını doğrulayacak verilerden ibaret bir depodur; bu yüzden kaşıklarını daldırdıklarında kısmetlerine sadece pislik düşer. Bir aydın sınıfı düşünün ki, onlar için, inançlarınız, idealleriniz, hayalleriniz, ümitleriniz, üzerinde hora tepilecek paçavralardır.
..Sembolün içini boşaltırsanız anlamsız bir nesne haline gelir.
Merhum A.Süheyl Ünver'in Şehremaneti Mecmuası'nda yayımlanan, ayrı basımı da yapılan “Türk Bayrağı”(1929) makalesinden ilginç bilgiler edindim. Mesela bayrağımızdaki yıldız Zühre (Venüs, Çoban Yıldızı) imiş ve nücum ilminde hilal'le yıldız'ın bir araya gelmesi hayır ve saadete işaret sayılırmış. Biliyor muydunuz?
Cemil Meriç:
"Evet, düşünce adamı hiç bir zümrenin kulu değildir. Herhangi bir merkezden emir almaz. Bir partiye bağlı olmayabilir. Ama tarihe angajedir, kucağında yaşadığı topluma angajedir. Yani vatandaş olarak vazifeleri vardır: Belli savaşları kabul etmesi, belli tehlikeleri göze alması lazımdır. Başlıca vazifesi: Bütün hakikatleri yoklamak, bütün yalanların maskesini yırtmak, kalabalığa doğruyu göstermek."
Reklam
Bir insan, şahsiyetinin bir parçasını yapan âlemi istediği zaman kolayca kesip atabilir mi? Bu mümkün mü?
Thomas Stearns Eliot:
"Ben çağdaş edebiyatı (...) ahlâksız veya ahlâkla ilgisiz bulduğumdan değil, din ve ona dayalı bir ahlâk şuurundan yoksun olduğu için eksik buluyorum."
Din, ahlâk ve edebî değer yargılarının birbirinden tamamen soyutlanabileceğine (dolayısıyla modernizme) hiçbir zaman inanmayan Eliot, "insanlar edebî eserleri değerlendirirken, dimağlarında hiç bir inanışla ilgisi olmayan bir bölmeyi mi kullanırlar?” diye soruyor; çağdaş yazarların çoğunun, toplumu yapan değer yargılarına hiç aldırmaksızın biraz duygu ve pek az zeka ile kendi değer yargılarını şekillendirerek belli bir akımın içinde sürüklenip gitiklerini söylüyor..
Eliot'a göre, edebî eserde kasıtlı bir biçimde din propagandası yapılmamalı, fakat kendisini doğuran kültürün din şuuru yansıtılmalı, yani çözülmüş kültürlerde olduğu gibi dinî şuurdan kopulmamalıdır. Batıda dinin yerini sanatın alması şeklinde beliren eğilimi, dinin çağdaş şuurdan kopmasına bağlayan yazar, dimağı sağlıklı bir toplumda, din ve sanat arasında tabii bir ilişkinin bulunması gerektiğine inanmaktadır.
Reklam
Süleymaniye'de Bayram Sabahı
Nice bin dalgalı Tekbir oluyor tek bir ses; Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi, Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Süleymaniye, "ordu-milletlerin en sarpı”nın Allah'ına adadığı bu ilâhî yapı, Yahya Kemal'in nazarında ruh ve yaşama iklimimizin en yetkin sembolüdür; Türk ruhu ve estetiği bu yapıda özetlenmiş, mimarideki Türk üslubu bu yapıda şahlanışa geçmiştir. Ve bayram namazlarında, atalarımızın ruhları yaşayanlarla beraber onun kubbesi altında buluşur, kaynaşıp yek vücut olur.
Ebrunun dilini yarımyamalak öğrenenlere gelince onlar bıktırıcı bir tekrarın içinde çabalayıp dururlar.
azcık üzerime alınsam n'olur ;)) hepimiz birer sanat eseriyiz:)
Ebru büyüleyici bir sanattır; onun dilini tam öğrenen bir sanatçı, önünde bambaşka bir dünyanın, mücerret bir güzellikler dünyasının açıldığını görür.
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.