Altıparmak Peygamberler Tarihi

Muinüd-dîn Muhammed Emîn Hirevî

Altıparmak Peygamberler Tarihi Gönderileri

Altıparmak Peygamberler Tarihi kitaplarını, Altıparmak Peygamberler Tarihi sözleri ve alıntılarını, Altıparmak Peygamberler Tarihi yazarlarını, Altıparmak Peygamberler Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rivayet edilir ki (İbrahim Aleyhisselam ve oğlu İsmail Aleyhisselam) o koçu kurban edince ciğerini pişirip oğlu ile beraber yediler. Geri kalan etleri dağıtıp eve yollandılar.
Sayfa 178 - Berekat Yayınevi 1982 BaskısıKitabı okudu
Kafirler, İbrahim aleyhisselamı yakmak için hazırlıklarını tamamladılar. Otuz metre yükseklikte bir bina yapıp üzerine çıktılar ve şöyle bağırdılar: (Nemrud'un emri: Bu bina yüksekliğinde odun yığılacak. Küçük büyük kim muhalefet ederse, İbrahim'le birlikte ateşe atılacaktır). Kırk gün durmadan odun taşıdılar. Naklederler ki hiç bir yük hayvanı odun taşımadı. Ne kadar uğraştılarsa da taşıtamadılar. Zira hayvanlara odun yüklenince yürümezler ve yükü yere atarlardı. Yalnız katır taşırdı. Bu sebepten Allahü teâlâ ona nesil vermeyip kısır eyledi.
Sayfa 164 - Berekat Yayınevi 1982 BaskısıKitabı okudu
Reklam
İbrahim aleyhisselâm Azer'in yanına geldi. Onu put yaparken gördü. (Ey babam senin yonttuğun bir taşın tanrı olacağını akıl kabul eder mi?) dedi. Azer, İbrahim aleyhisselâmı başından savmak için: (Eğer bu putlar Allahü teâlânın birliğine ve senin peygamberliğine şehadet ederlerse îmân ederim) dedi. İbrahim aleyhisselâm dua etti. Bütün putlar dile gelip. (La ilahe illallah İbrahim Halilullah) diye şehadet ettiler. Azer bunu işitince (Ben put yaptığım için halk elimi öper. Sen de sihirbaz olduğun için senin ayağını öpeyim) dedi. İbrahim aleyhisselâm Azer'den ümidini kesti ve (Ey babam şu yaptığın putları bana bağışlar mısın?) dedi. Azer (Senin olsun) dedi. Maksadı hepsini kırmaktı. Baltayı aldı. Tam vuracağı anda Cebrail aleyhisselâm elini tuttu ve (Hak Teâlâ buyurdu ki, bunları kırma. Zira benim birliğimi ve senin Peygamberliğini tasdik ettiler) dedi.
Sayfa 161 - Berekat Yayınevi 1982 BaskısıKitabı okudu
İbrahim aleyhisselâm yeri, göğü seyredip her tarafa ibret nazarı ile baktı. Ansızın gözü Zühre yıldızına erişti. O zaman Azer ve diğer insanlar putlara, Ay'a ve yıldızlara taparlardı. Yıldızı görünce insanlar buna mı tapınıyor düşüncesiyle (Benim rabbim bu mu?) dedi. Sonra develer, atlar ve koyunlar gördü. (Elbette bunların bir yaratanı vardır) dedi. Allahü teâlà yerde ve gökte olan her şeyi İbrahim aleyhisselâma gösterdi. Az zaman sonra Zühre yıldızı battı. İbrahim aleyhisselām (Bu ilâh olamaz) dedi. Biraz sonra Ay'ı gördü. Yine aynı düşünce ile (Bu mu benim rabbim) dedi. Az sonra Ay da kaybolunca İbrahim aleyhisselâm: (Kâh meydanda olup kah kaybolan ve değişen bir şey ilâh olamaz. Çünkü değişen bir şey başkasına muhtaçtır. Muhtaç olan ise sonradan yaratılmıştır. Halbuki ilah, hiç bir şey'e muhtaç değildir. Herkes ona muhtaçtır ve hiç değişmez) dedi.
Sayfa 160 - Berekat Yayınevi 1982 BaskısıKitabı okudu
Nakl olunur ki Cüneyd-i Bağdadi "kuddise sirruh" anlatır: Bir gün dervişlerle birlikte Şeyh Sırri Sekati "kuddise sirruh" hazretlerinin ziyaretine gittik. Marifetullahtan bir söz söyledi. O anda kendinden geçti. Hissiz ve hareketsiz oldu. Bir müddet öylece kalıp sonra kendisine geldi. Bana (Ey Cüneyd, benim nereye gittiğimi biliyor musun?) dedi. (Bilmem) dedim. Şöyle anlattı: (Beni aranızdan aldılar. Arş-ı âlaya götürdüler. Hak teâlâdan bir hitāb geldi. (Ey Sırri!) o anda bütün azalarım birbirinden ayrıldı. Tekrar birleşti. (Ben halk ile nasıl olurum bilir misin?) buyurdu. (Bilmem ya Rabbi) dedim. Buyurdu ki (Bütün insanların ruhunu yaratıp) Ben sizin rabbiniz değil miyim dedim. (Evet) dediler. Dünyayı onlara arzettim. On kısma ayrıldılar. Dokuzu dünyaya sarıldı. Bir kısmı rağbet etmedi. Bunlara Cenneti arz ettim. On kısma ayrıldılar. Dokuzu Cenneti sevdi. Bir kısmı rağbet etmedi. Bunlara muhabbetimi arzettim. Dokuzu firar etti. Biri kaldı. Bunlara belâ ve musibet gönderdim. Dokuz kısmı tahammül etmedi. Bir kısmı kaldı. (Muradınız nedir?) dedim. (Sensin yâ Rabbi) dediler. (Ben size çok belâlar musallat ederim) dedim. (Belaları sen gönderirsin. Bize tatlı gelir) dediler. Hak teâlâ buyurdu ki, (Madem ki isteğinizde sâdık olup hiç bir şeye bakmadınız, belalarıma sabr ettiniz. O halde ben sizinim ve siz benimsiniz.)
Sayfa 138 - Berekat Yayınevi 1982 BaskısıKitabı okudu
Hak teâlânın inayeti ve irādesi, canları bu karanlık âleme gönderince gıdalarını da rüzgâra ısmarladı. Canlara, gıdalarını bu rüzgâr vâsıtasiyle gönderdi. Bununla birlikte binlerce meleği de bu işe memûr eyledi. Şöyle ki bu melekler canlarının gıdâsı olan havanın insanların burun deliklerinden ciğerlerine kolaylıkla inmesine yardım eder. Böylelikle insanların muhtac oldukları en lüzumlu gıda olan havayı Hak teâlâ onlara bedava bahşetti. Zahmetsizce insanların ciğerlerine gönderdi. Bu havaya kendi kokusundan verdi. Can bu kokuyu koklayıp tâze hayat buldu. İnsan bir saatte bin defa nefes alıp verir. Bir günde, yirmidört bin deta câna, Rahmandan haber gelir. Rüha, Rahmandan haberini, bedenin her noktasına, kemiklerin iliklerine kadar sirâyet ettirmesi emr olunur. Can dosttan bu haberi aldığı müddetçe beden hayatta kalır. Bu haber kesilince, can bu tenden gider. Asıl vatanına kavuşur. Beden hareketsiz kalır.
Sayfa 119 - Berekat Yayınevi 1982 BaskısıKitabı okudu
Reklam
38 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.