Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları

Gönül Öney

Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları Gönderileri

Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları kitaplarını, Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları sözleri ve alıntılarını, Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları yazarlarını, Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
(...) Anadolu Selçuklu sanatında, Güneş ve Ay sembollerine, özellikle madeni eserlerin süslemesinde çok sık rastlanmaktadır.
Sayfa 199
Selçuklu sanatında hayvan tasvirlerinin, çoğu zaman sembolik anlamlar taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu konuda çeşitli yayınları bulunan G. Öney, Anadolu Selçuklu mimari süslemesinde boğa figürünün hiçbir zaman tek başına görül­mediğini, bu figürün genellikle insan, arslan, kartal, ejder veya gergedan figür­lerinden biriyle beraber kullanıldığını belirtmektedir. Öney, boğa figürünün sembolik anlamının birlikte tasvir edildiği figürlere göre değiştiğine dikkati çek­mektedir. İnsan figürleriyle birlikte tasvir edilen boğa, "Ay"ı, veya Boğa burcu­ nu, veya Zühre (Venüs) gezegenini;' kartal ve arslan gibi ışık ve kudret sembo­lü olan hayvanlarla birlikte görülen boğa ise, zıt bir prensibi (karanlığı, yenil­giyi) temsil etmektedir. Boğa, ejder figürüyle bir arada kullanıldığı zaman, ha­kim hayvan olarak -yer altının, karanlığın hakimi olarak- karşımıza çıkmakta­dır.
Sayfa 195
Reklam
Selçuklu devri çadır tasvirleri, eğlence sahneleri, gömülme adetleri, kıyafetle­ ri, mimari tasvirleri, tabiata verilen önem bu minyatürlerde ekspresyonist bir anlatımla sunulmaktadır. Kuwetli kırmızı, mavi ve siyah renkler kullanılmıştır. Stilize üslOpla işlenen Varka ve Gülşah minyatürlerinde Beyşehir Kubadabad Sarayı çinilerinden tanıdığımız, kökü Uygur resmine kadar uzanan yuvarlak yüzlü, uzun örgülü saçlı, çekik badem gözlü, keman kaşlı, ufak ağızlı tipler görülür. Renkli kaf­tanlar giymiş ve hareketli canlandırılmışlardır. Bu figürlerin çok benzerleri İran'da Rey merkezinde yapılan minai seramiklerde görülür.
Sayfa 188
Anadolu dışında Türk İslam sanatına ait bilinen en erken minyatürler, büyük olasılıkla Zengiler'den I. Nureddin Arslan Şah'ın emriyle Musul'da yazılıp re­simlendirilen, Yunanlı yazar Johannes Grammatikos veya Pseudo Gale­ nos'un Kitab Al-Tiryak (Panzehirler Kitabı) adlı eseridir. Eser hekim Andro­ makos'un maceralarını anlatır. 12. yüzyıla ait iki kopyası vardır. Kitab Al-Tir­yak'ın Paris Milli Kütüphanesi'nde bulunan kopyasında 1199 tarihi verilir (M.S. 2964). Bu minyatürlerde saray ileri gelenleri, kadınlar tamamen Selçuk el sanatlarında rastlanan stilde canlandırılmıştır.
Sayfa 176
1965-66 yılı Kubadabad kazılarında çeşitli cam eşyaya ait bol parçalar ele geçmiştir. Renksiz, kobalt mavisi, yeşil, bordo, sarı ince cam parçalarının tabak, vazo, kadeh, şişe gibi eşyaya ait olduğu anlaşılmaktadır. Kubada­ bad 1966 yılı kazısında bulunan emaye tekniğinde işlenmiş bir cam tabak, bu devirden Anadolu topraklarında ele geçen tek örnek olarak büyük önem taşır. Parçalar halindeki tabağı çok az noksanla tamamlamak müm­kün olmuştur ve bugün Konya Karatay Medresesi Müzesl'nde sergilenmek­tedir.
Sayfa 169 - Cam İşçiliği Bölümünden
Türk halılarında, Osmanlı devrinde, saray halıları dışında "Türk Düğümü" adını alan "Gördes Düğümü" kullanılmıştır. Gördes Manisa'nın kazasıdır ve XVll-XVlll. yy Osmanlı devri halılarıyla ün yapmıştır. Gördes düğümü sağlamdır ve köşeli geometrik desenlerin işlenmesine uygundur.
Sayfa 156
Reklam
(...) Mısır'da Eski Kahire'de bulunan, Abbasilere ait olduğu kabul edilen 8.-9. yüzyıldan kalma kufi yazılı, geometrik desenli ve tek düğümlü halı parçaları büyük bir aradan sonra İslam sanatına ait ilk örnekler olarak dikkati çeker­ ler. C.J. Lamm tarafından bulunan ve İsveç'e götürülen 100 kadar halı par­çası arasında yer alan bu örnekler kahverengi, koyu mavi, zeytin yeşili renklerle dokunmuştur. Abbasilerin ana merkezleri lrak'ta da halı kullandık­ları ve yaptıkları kabul edilmektedir. Abbasilerin Türk askerleri için kurduk­ları Samarra şehri ve burada görülen yoğun Türk sanatı etkileri, büyük ola­sılıkla halı sanatının burada gelişmesine etken olmuştur. Fustat'ta bulunan Abbasi halılarıda Samarra halısı olarak kabul edilmektedir.
Sayfa 155
Dantel gibi.. <3
Ahşap yüzeylerin dantel gibi oymalarla bezendiği "ajur tekni­ğinde" örneklere daha çok rahlelerde rastlanır. Konya Mevlana Müzesi'nde, Doğu Berlin Staatliche Museen'de bulunan rahlelerde olduğu gibi, ayağı teş­kil eden alt bölümde arabesklerden oluşan ajurlu kısımlar vardır. Aynı tek­niğe minber kapılarının taçlarında da rastlanır.
Sayfa 141
Selçuklu devri kapı, pencere kanadı, rahle, kürsü ve sandukalarında künde­karinin yanı sıra veya ayrı olarak kullanılan en yaygın teknik "oyma veya ka­bartma" olarak adlandırdığımız işçiliktir. Büyük ustalıkla gerçekleştirilen bu teknikte satıhların işleniş durumuna göre çeşitli gruplar ayırabiliriz. "Düz satıhlı derin oyma tekniğinde" ahşap yüzeyi aynı seviyede düz satıhlıdır. Motifler satıhtan derin oyma ile belirtilmiştir. Aynı eserde bazı motiflerin bu teknikle, bazılarının ise daha sonra tanıtılan "yuvarlak satıhlı derin oyma" ile işlendiği görülür. Ankara Alaeddin Camii minberi ön cephesinde kapı köşe­likleri (1197-98), Malatya Ulu Camii minberi (13. yüzyıl), Kayseri Ulu Camii minber kapısı rozetleri (1205), Amasya Burmalı Minare Camii minberinin ki­tabesi (13. yüzyıl), Akşehir Kileci Mescidi pencere kanatları (13. yüzyıl sonu), Ankara Ahi Şerafeddin Sandukası (1350, Etnografya Müzesi) bu tekniğe ait örnekler sunmaktadır.
Sayfa 140
Ahşap işçiliğinin en ilginç örneklerini minberler sunar. Erken İslam sanatın­ da ilk kez en bol ahşap minber örneğini Anadolu Selçuk sanatında buluruz. Minber, camilerde cuma günleri hatiplerin hutbe okumak için üzerine çıktık­ları merdivenli yüksek kürsüdür. Minber kelimesi Arapçada kaldırmak ve yükseltmek anlamına gelen "Nebr" kökünden üretilmiştir. Minberler kapı, gövde (merdiven, korkuluk, yan aynalıklar, süpürgelikler) ve şerefe veya taht (sahanlık, kubbe, külah, alem) bölümlerinden meydana gelir. Camilerde kıble duvarında mihrapların sağında yer alırlar.
Sayfa 137
Reklam
Anadolu'da Selçuklularla gelişen ve orijinal bir üslup yaratan ahşap işçiliği, Beylikler devrinde de aynı geleneği sürdürmüş, büyük ustalıkla işlenmiş bir çok eser verilmiştir. Bugüne kalan malzeme özellikle cami ve mescitlere ait minberler, rahleler, korkuluklar, pencere ve kapı kanatları, sütun başlıkları, kirişler, konsollardır. Özellikle ceviz, elma, armut, sedir, abanoz ve gül ağa­ cından yapılan ve büyük zevkle işlenen ahşap malzemede çeşitli teknikler uygulanmıştır. Minberler Selçuklu camilerinin içinde yapılara değer kazandıran eserler ola­rak ilgi çeker. Bazıları ise bütün olarak veya parçalar halinde müzelerimizde saklanmaktadır. Aksaray Ulu, Konya Alaeddin, Ankara Alaeddin, Harput Sare Hatun, Kayseri Huand Hatun, Divriği Ulu, Ankara Arslanhane, Ankara Ahi Elvan, Sivrihisar Ulu, Ayaş Ulu, Beyşehir Eşrefoğlu Camii minberleri dev­ rinin üstün ahşap işçiliğine örnektir. Çorum Ulu, Birgi Ulu, Niğde Sungurbey, Manisa ve Bursa Ulu Camii minberleri Beylikler devrinde Selçuklu geleneğini daha da ince bir üslup ve işçilikle sürdüren örnekler olarak dikkati çeker. Ahşap eserleri ile önemli bir koleksiyon sunan Ankara Etnografya Müzesi'n­de sergilenen Siirt Ulu, Malatya Ulu, Ankara Kızılbey (parçalar halinde) Ca­mii minberleri de yukarıdaki örneklere katılabilir.
Sayfa 137
Çini mozaik özellikle Anadolu'da Selçuk devrinde geliştirilmiş, daha sonra İran'da İlhanlılar devrinden itibaren en bol uygulanan çini tekniği olmuştur. Yapı içinde kullanılan, çok zor ve zengin görünüşlü bir çini tekniğidir. Çini mozaikle kubbe içi, kubbeye geçiş, kemer, niş, duvar kaplamaları ve mih­raplar süslenmiştir.
Sayfa 97
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.