Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Manas bizim milli gururumuzdur, bizim olduğu kadar bütün Türk dünyasının gururudur. Yaşayan en büyük destandır.
Sayfa 39
Dökümle yapılmış ve kakma tekniği ile süslenmiş Selçuklu devri madeni eser­lerinden Andadolu'ya izafe edebileceğimiz diğer bir örnek, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunan bir çelik aynadır. Saplı tipte olan bu ayna, Selçuklu devri madeni eserlerinin arasında çelikten yapılmış yegane örnektir. Aynanın üzerini süsleyen alçak kabartma kompo­zisyonlar, ince çizgiler halinde uygulanan altın varaklarla kakılmıştır. Çelik ay­nanın ortasında, doğan kuşu ile avlanan bir atlı avcı kompozisyonu yer almak­ta; bu kompozisyonun etrafını birbirlerini kovalayan hayvan figürlerinden oluşan bir friz dolanmaktadır. Doğan kuşuyla avlanan atlı avcı figürü, Orta Asya kökenli bir kompozisyondur. Benzeri kompozisyonlar hem 7-9. yüzyılla­ ra ait Uygur ve Hatan resimlerinde ve sikkelerinde, hem de 10-11. yüzyıllara tarihlenen Karahanlı aynalarının süslemesinde karşımıza çıkmaktadır. Çelik aynanın üzerindeki av sahnesinde atlıyla karşı karşıya tasvir edilmiş bir ejder figürü görülmektedir. Orta Asya kökenli olduğunu belirttiğimiz "doğan kuşu ile av" kompozisyonunun, bu eser üzerinde, Bizans ikonografyasındaki "St. George'un ejderi öldürmesi" sahnesiyle karıştırılarak kullanıldığı anlaşılmakta­dır. Bizans sanatından alınma konuların Orta Asya, İran veya Mezopotamya kökenli kompozisyonlarla karıştırılarak kullanılması, Anadolu Selçuklu made­ni eserlerinin çok tipik bir özelliğidir.
Sayfa 223
Reklam
(...) Anadolu Selçuklu sanatında, Güneş ve Ay sembollerine, özellikle madeni eserlerin süslemesinde çok sık rastlanmaktadır.
Sayfa 199
Selçuklu sanatında hayvan tasvirlerinin, çoğu zaman sembolik anlamlar taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu konuda çeşitli yayınları bulunan G. Öney, Anadolu Selçuklu mimari süslemesinde boğa figürünün hiçbir zaman tek başına görül­mediğini, bu figürün genellikle insan, arslan, kartal, ejder veya gergedan figür­lerinden biriyle beraber kullanıldığını belirtmektedir. Öney, boğa figürünün sembolik anlamının birlikte tasvir edildiği figürlere göre değiştiğine dikkati çek­mektedir. İnsan figürleriyle birlikte tasvir edilen boğa, "Ay"ı, veya Boğa burcu­ nu, veya Zühre (Venüs) gezegenini;' kartal ve arslan gibi ışık ve kudret sembo­lü olan hayvanlarla birlikte görülen boğa ise, zıt bir prensibi (karanlığı, yenil­giyi) temsil etmektedir. Boğa, ejder figürüyle bir arada kullanıldığı zaman, ha­kim hayvan olarak -yer altının, karanlığın hakimi olarak- karşımıza çıkmakta­dır.
Sayfa 195
Selçuklu devri çadır tasvirleri, eğlence sahneleri, gömülme adetleri, kıyafetle­ ri, mimari tasvirleri, tabiata verilen önem bu minyatürlerde ekspresyonist bir anlatımla sunulmaktadır. Kuwetli kırmızı, mavi ve siyah renkler kullanılmıştır. Stilize üslOpla işlenen Varka ve Gülşah minyatürlerinde Beyşehir Kubadabad Sarayı çinilerinden tanıdığımız, kökü Uygur resmine kadar uzanan yuvarlak yüzlü, uzun örgülü saçlı, çekik badem gözlü, keman kaşlı, ufak ağızlı tipler görülür. Renkli kaf­tanlar giymiş ve hareketli canlandırılmışlardır. Bu figürlerin çok benzerleri İran'da Rey merkezinde yapılan minai seramiklerde görülür.
Sayfa 188
Anadolu dışında Türk İslam sanatına ait bilinen en erken minyatürler, büyük olasılıkla Zengiler'den I. Nureddin Arslan Şah'ın emriyle Musul'da yazılıp re­simlendirilen, Yunanlı yazar Johannes Grammatikos veya Pseudo Gale­ nos'un Kitab Al-Tiryak (Panzehirler Kitabı) adlı eseridir. Eser hekim Andro­ makos'un maceralarını anlatır. 12. yüzyıla ait iki kopyası vardır. Kitab Al-Tir­yak'ın Paris Milli Kütüphanesi'nde bulunan kopyasında 1199 tarihi verilir (M.S. 2964). Bu minyatürlerde saray ileri gelenleri, kadınlar tamamen Selçuk el sanatlarında rastlanan stilde canlandırılmıştır.
Sayfa 176
Reklam
1965-66 yılı Kubadabad kazılarında çeşitli cam eşyaya ait bol parçalar ele geçmiştir. Renksiz, kobalt mavisi, yeşil, bordo, sarı ince cam parçalarının tabak, vazo, kadeh, şişe gibi eşyaya ait olduğu anlaşılmaktadır. Kubada­ bad 1966 yılı kazısında bulunan emaye tekniğinde işlenmiş bir cam tabak, bu devirden Anadolu topraklarında ele geçen tek örnek olarak büyük önem taşır. Parçalar halindeki tabağı çok az noksanla tamamlamak müm­kün olmuştur ve bugün Konya Karatay Medresesi Müzesl'nde sergilenmek­tedir.
Sayfa 169 - Cam İşçiliği Bölümünden
Türk halılarında, Osmanlı devrinde, saray halıları dışında "Türk Düğümü" adını alan "Gördes Düğümü" kullanılmıştır. Gördes Manisa'nın kazasıdır ve XVll-XVlll. yy Osmanlı devri halılarıyla ün yapmıştır. Gördes düğümü sağlamdır ve köşeli geometrik desenlerin işlenmesine uygundur.
Sayfa 156
(...) Mısır'da Eski Kahire'de bulunan, Abbasilere ait olduğu kabul edilen 8.-9. yüzyıldan kalma kufi yazılı, geometrik desenli ve tek düğümlü halı parçaları büyük bir aradan sonra İslam sanatına ait ilk örnekler olarak dikkati çeker­ ler. C.J. Lamm tarafından bulunan ve İsveç'e götürülen 100 kadar halı par­çası arasında yer alan bu örnekler kahverengi, koyu mavi, zeytin yeşili renklerle dokunmuştur. Abbasilerin ana merkezleri lrak'ta da halı kullandık­ları ve yaptıkları kabul edilmektedir. Abbasilerin Türk askerleri için kurduk­ları Samarra şehri ve burada görülen yoğun Türk sanatı etkileri, büyük ola­sılıkla halı sanatının burada gelişmesine etken olmuştur. Fustat'ta bulunan Abbasi halılarıda Samarra halısı olarak kabul edilmektedir.
Sayfa 155
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.