Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anadolu Uygarlıkları

Marc Desti

En Eski Anadolu Uygarlıkları Sözleri ve Alıntıları

En Eski Anadolu Uygarlıkları sözleri ve alıntılarını, en eski Anadolu Uygarlıkları kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
kadın ve boğa
Artan kadın tasvirlerinin arka planında tarım ekonomisi yer alır ve bunlar doğadaki her şeyin bağlı olduğu bir "dişil tektanrıcılığı" ifade ederler. Boğa eril bir simgedir ama hayvan biçimli bir tasvirdir, Tanrıça'ya bağlı ikinci dereceden bir yüce figürdür. Ortadoğu' daki son avlayıcı-toplayıcılar arasında İÖ 9500'lerde ortaya çıkan bu iki karakterli sistem ve resimli anlatımdaki bu değişiklik zihinsel bir değişimin ürünü olsa gerektir. Ne bu değişim maddi bir evrimin ürünü olabilir ne de Ana Tanrıça bir tarım tanrısıdır, çünkü o dönemde tarım henüz bilinmiyordu. O dönemde boğa da diğer av hayvanlarına göre tercih edilen bir tür değildi, ancak İÖ 9000'lerde tercih edilecek, evcilleştirilmesiyse daha geç bir döneme rastlayacaktı. Yenitaş'ın başlangıçtaki simgesel sistemi böylece ana tanrıçaları ve boğaları tasvir eden bir çifte biçim alır, daha sonraysa, tüm Ortadoğu'da görüldüğü gibi, erkek tanrının insan biçiminde tasvirine, kafataslarının mezarlardan ayrı olarak belli bir yerde toplanmasıyla somutlaşan "atalara tapma" geleneğine geçilir.
Çatalhöyük'te ne tüm gün çalışan yöneticiler ne de tapımdan sorumlu memurlar vardı, örgütlü ve hiyerarşik bir siyasi ve toplumsal yapısı da yoktu, burası yalnızca yan yana sıralanan aile hücrelerinden oluşuyordu.
Reklam
Hititler'in kökeni konusundaki tartışmalar artık hız kesmeye başlamıştır, çünkü bu halkın Hint-Avrupalı olduğu konusunda ilgili çevreler bir fikir birliğine varmış sayılabilir. Fakat söz konusu olan kitlesel bir istila değil, belirgin arkeolojik izler bırakmayan ve İÖ 3. binin son yüzyılları boyunca işleyen yavaş bir yerleşme sürecidir. Anadolu kökenli olmayan bu halk, öncülleri Hattiler'in güçlü etkisi altında kalacak ve Anadolu'nun en güçlü maddi kültür geleneklerini (mimari, mitoloji...) kendine özgü bir şekilde yeniden üretecekti.
Tarihleri boyunca, Hurriler, göç eden Hint-Avrupalı halklarla karıştıklarından, toplumları Hint-Ari kökenli soylu savaşçılardan oluşan bir kastın hakimiyeti altındaydı. Kast zümrelerinden biri savaş arabalarını süren Marrianiler'di. Doğuda Van Gölü'nden Asur'a kadar ve güneyde Halep'e ve Ugarit'e (Ras-Shamra) kadar pek çok Hurri devletçiği ayrı ayrı varlıklarını sürdürüyorlardı. Bunlardan en önemlisi ve en geniş toprağa yayılanı Mitanni Krallığı'ydı; özellikle III. Amenophis dönemimde Mısır'la diplomatik ilişkiler ve evlenme yoluyla akrabalık bağları kurmuştu. Mitanni'nin Hitit Kralı 1. Şuppiluliuma tarafından alınmasıyla, Hatti topraklarındaki Hurri etkisi daha da güçlenmişti. Hurriler'in bunca güçlü olmalarına karşın, maddi kültürlerinden yalnızca mühürlerini ve keramiklerirıi biliyoruz
Hezekiel, Bap 1 6/3: "Ve de [Ebedi) Yeruşalim'e RAB Yehova şöyle diyor: 'Aslın ve doğumun Kenanlılar diyarından; baban Amorî, anan ise Hittî."
Ahdi Atik'te Hititler' den söz eden bölümlerden, bu halkın yalvaç İbrahim döneminde bile var olduğu, Mısırlılar'la ve İsrail Krallığı'yla çağdaş olduğu, dağlık bir bölgede ya§adığı ve değerli savaşçılar çıkardığı anlaşılır. Bu kutsal metinler, Hitit İmparatorluğu'nun çoktan yıkılmış olduğu İÖ 1. binde kaleme alınırken, aynı dönemde varlıklarını sürdüren geç dönem Hitit beylikleri çerçevesinde dahi olsa, eski imparatorluğun ve gücünün anısı korunuyordu. Ancak, bu halk kendine Neşalı diyordu, çiviyazılı tabletlerde de Neşa'da oturdukları belirtilir.
Reklam
1. T udhaliya iktidan babasının yardımıyla aldı; Mitanni Krallığı'nın desteklediği muhalif aşirete karşı baba-oğul birlikte mücadele etmişlerdi ve bu durum iki devlet arasında uzun sürecek bir ihtilafın başlangıcıydı. 1. Tudhaliya Hurriler'e karşı büyük zaferler de kazanarak Halep'i yerle bir etti. Tudhaliya hanedanının kökeni Hurriler'le bağlantılıydı, bu nedenle hanedanın döneminde Hurri kültürünün etkileri görülür: Gelecek kraliçelerin ve prenseslerin neredeyse tümü bir Hurri adı taşıyacaktı; doğduklannda bir Hurri adı taşıyan hükümdarların çoğu tahta geçince bir Hitit adı alacaklardı; örneğin, İÖ 1 240'larda tahta geçen IV. Tudhaliya'nın doğum adı Hişmi-Şarruma'ydı. 1. Tudhaliya'nın oğlu 11. Hattuşili'nin iktidarı kısa sürer; oğlu Il. Tudhaliya'yla birlikte Suriye'ye ve Mezopotamya'ya pek çok sefer düzenleyerek Hitit topraklarının bütünlüğünü korumaya çalışır. Il. Tudhaliya, batı yönünde yaptığı bir sefer sırasında, Anadolu'ya yeni yerleşen Mykenaili Yunanlar'la ilk kez temasa geçer. Bu halkın adı Hitit metinlerinde "Ahhiya(va) ülkesinin insanları" diye anılır, yani Akkalar.
Hurri tanrıçası Hepat Hititler' deki güneş tanrıçası Arinna'yla eşdeğerdir. Kraliçelik unvanının yanı sıra "Kizzuvatna ülkesinin kızı" sanını da kullanacaktır. Puduh Hepa siyasi alanda da önemli bir rol oynayacaktı. Mısır ve Hatti ülkeleri arasında imzalanan barış antlaşmasının yazılı olduğu gümüş tabletin son bölümünde iki mühür baskısı yer alır. Birincisi Hattuşili'yle Fırtına tanrısını gösterirken, kraliçeye ait olan ikincisinin üzerinde "ülkenin efendisi, Arinna kentinin güneş tanrısının mührü; Hatti Ülkesinin prensesi, Kizzuvatna ülkesinin kızı, güneş tanrıçası Arinna'nın rahibesi, ülkenin hanımı, tanrıçanın hizmetkarı Puduh Hepa'nın mührü" yazılıdır.
Sayfa 60 - pdfKitabı okudu
Doğu Anadolu'nun ucunda, Van Gölü'nün çevreleyen dağlık bölgede yer alan Urartu Ülkesi adını Ararat (Ağrı) Dağı'ndan alır. Urartu adına İÖ 13. yüzyıldan itibaren Asur metinlerinde rastlanır ve bu metinlerin keşfedilip deşifre edilmesinin ardında Urartu'yla Ahdi Atik'teki Nuh'un Gemisi öyküsünde geçen Ararat Dağı arasında bir bağlantı kurulur. Yer adı olan (toponyme) Ararat sözcüğü "dağlık bölge" demektir ve söz konusu bölgenin özelliğini iyi özetler. Eski Urartu Krallığı bir bölümü Türkiye'de, diğer bölümü Ermenistan'da kalan bir bölgeye yayılmıştır. Aslında, Van Gölü'ndeki merkeze bağımlı pek çok küçük beylikten oluşur. Savaşçı nitelikleriyle öne çıkan Urartular Hurriler'in torunlarıdır. Asur gücüyle pek çok kez karşı karşıya gelen Urartular'ın savaş etkinlikleri, metalürjiyi gerek silah yapımında gerekse sanat alanında çok ileri düzeyde geliştirmelerine yol açmıştır. Metal ürünleri Etruria gibi uzak diyarlara kadar ihraç edilmiş ve eski Yunan dünyasında taklit edilmiştir.
Sayfa 111Kitabı okudu
Diyebiliriz ki, tüm tarihi boyunca, Anadolu, Mezopotamya'ya çok sıkı bağlarla bağlıydı. Yukarı Fırat havzasından itibaren insan toplulukları göç ediyor ve yer değiştiriyorlardı; yakın tarihlerde yapılan kimi araştırmaların ve sentezlerin önerdiği gibi, bu hareketlilik belki de Ortataş Çağı'ndan beri vardı. Mal ihracatının, ticari ilişkilerin ve askeri seferlerin eşlik ettiği bu yer değiştirmeler, İÖ 2. binde ortaya çıkan yazılı metinlerde doğrulanmıştır. Asur vakayınameleri tacirlerden, Kapadokya' da kurulan karumlardan, derken Muşkiler'den, Urartu'dan, Frigya'daki Midas'tan, Lydialı hükümdarlardan söz eder. Lydia üzerine yapılacak araştırma ve incelemelere özel bir önem verilmelidir. Çünkü bu eski devleti yalnızca mitolojik anlatılardan ve Herodotos, Platon gibi Yunanlar'ın aktardı klan olağanüstü geleneklerinden tanıyoruz. Tarihin en eski dönemlerinde, Anadolu, ilişkilerini daha çok doğudaki veya güneydeki komşularıyla (Mezopotamya, Ortadoğu, Mısır) geliştirmişken, tıpkı Hititler ve Frigler gibi batıdan gelerek Anadolu'ya İÖ 1. binde yerleşen Yunanlar bu geniş topraklan Batı kültürlerine açmışlardı. Onların döneminde Anadolu, klasik üslupta tapınaklarla, gymnasiumlarla, palestralarla ve hamamlarla donatılır; Kybele, Artemis gibi Anadolu tanrıları kıyıdan yelken açıp Yunanistan'a, Roma'ya, hatta Avrupa'nın iyice batı uçlarına kadar giderler.
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
"Anadolu'daki ilk insan izleri Orta Aşölyen (acheulien) dönemine, yani İÖ 700000'lere kadar uzanır. Fakat gerçek anlamda gözlemlenebilen ilk insan yerleşimleri İÖ 70000'lere aittir."
Dost Kitabevi - 1. Bölüm - Yenitaş Çagı
"Burada karşımıza ölüleri ev içlerine gömme geleneği çıkar. Ölüler, günlük yaşamda oturak veya yatak işlevi gören alçak sedirlerin altına gömülmüştür. Cesedin yumuşak dokuları kaybolduktan sonra geriye kalan kemikler bir deri veya dokuma parçasına sarılarak yanlarına konulan kimi kişisel eşyalarla ve armağanlarla birlikte gömülüyordu. Yapılan incelemeler sonucu ortalama ölüm yaının erkeklerde 34, kadınlarda 29 olduğu anlaşılmıştır. Her biri 20-30 metrekarelik bu evler, dörderli veya beşerli kümeler halinde, ortasında daha geniş, duvarları resim veya yanın rölyefli bezemeli bir yapı bulunan bir avlu çevresinde sıralanıyordu."
Sayfa 26 - Dost Kitabevi - 1. Bölüm - Çatalhöyük - Evlerden hiçbiri diğerinden ne daha geniş ne de daha zengindi, ortak kullanıma açık veya kamusal herhangi bir yapı da bulunmamıştır
"Bulunan heykelcikler arasında en şaşırtıcı ve en tamamlanmış olanı, tanrıçayı bir başka figürle bağlantılı gösteren ender örneklerdendir: Tahtında oturan Ana Tanrıça'nın iki yanında kedigilleri andıran birer hayvan figürü bulunur. Bu heykelcik tanrıçanın en dolgun göründüğü örnektir. Aile tapınaklarının düzenlenmesi, duvarlardaki bezeme döngüleri, ölülerin gömülmesi, bu heykelciklerin işlenmesi, kuşkusuz, belli dinsel ayinlere ve inanışlara göre yapılıyordu."
Dost Kitabevi - 1. Bölüm
"Teşhislere göre, Homeros'un destanını yazdığı kent İÖ 2600-2200 ila 1800-1300 tarihlerinde yaşamlş olmalıydı. Günümüzdeyse genel kanı, ozan
Homeros
Homeros
'u esinleyen kentin vila seviyesinde bulunduğu yönündedir."
"Tunç Çağı gerçek anlamda İÖ 3. binin ortasında başlar; bu da, yazıyı bilmediği için adı yalnızca dış kaynaklardan günümüze kadar ulaşan, Anadolu'nun ortasına yerleşmiş Hatti halkının var olduğu döneme denk gelir. Bu halk Orta ve Güneydoğu Anadolu'da geniş bir alana yayılan bölgeye adını vererek buraya Akkad (İÖ 2350-2 1 50) döneminden Asur (İÖ 9.-8. yüzyıllar arası) dönemine kadarki Mezopotamya yazılı metinlerinde "Hattilcrin Ülkesi" denilmesine yol açIIllJitır. Daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan Hitit yazılı belgelerinde, Hitit halkı Hattiler'den farklı olsa da, aynı ad korunmuştur. Hitit İmparatorluğu'nun başkenti Hattuşaş'ın isim kökünde de Hatti soyunun ve yörenin adının anısı korunur. Hattiler'in etkisi, onların ardından gelen Hitit İmparatorluğu'nun sonuna kadar giden uzun bir zaman sürer. Hitit rahipleri, İÖ 13. yüzyılda yapnklan dinsel törenlerde, esas anlamlanru yitirmiş olsalar da, Hatti dilindeki kimi cümleleri aynen kullanıyorlardı. Din, mitoloji, saray törenleri, dinsel ayinler bağlamında Hitit uygarlığının bütünü Hatti etkisinin damgasını taşır."
Sayfa 40 - Dost Kitabevi
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.