Bugün şiddete karşı duran her düşünce ve davranışta Donkişot'vari bir şeyler var.
Sadece bu bilinci korumak, böylece gülünçlüğe bir de aptallığı eklememek bile yeterince zor. Devrimci olamadığı halde kendini böyle adlandırma konusundaki darkafalılık da, bu darfakalılığı daha başından reddeden sinizm de perişanlığı aynı ölçüde artırır. Ne birine, ne de ötekine kapılmamak için çaba sarfetmek radikal
bir tutum olurdu. Bu durumda pratik imkânsızlıklar ortasındaki devrimci antimilitarizmin devletin askeri şiddet aygıtı gibi, kendi pasifıst destekçilerini de karalaması gerekir. Devrimci antimilitarizm gücünü yıkıcılıktan alır, kendini "barış dostları"nın klişeleşmiş iyimserliğiyle aptal yerine koydurmaz. Antimilitaristlerin görevi alternatif savunma kavramları icat etmek değil, bu kavramlar askeri değil "sosyal savunma"ya ilişkin olsa da, savunma
söylevlerinde hep içerilen şiddeti rezil rüsva etmektir: Neyin "savunma durumu" -açıkça söylersek savaş nedeni- olduğuna devlet mantığı karar vermektedir.Ve devletin bütünlüğü uyruklarının bütünlüğünün üzerinde tutulduğu sürece, dehşet önceden programlanmış demektir.
Kelime anlamı matrak gerilla. Bu hareket 1967 sonrasında ağırlıklı olarak Berlin’de ortaya çıktı. Spassguerilla eylemlerinde her zaman espriye yer verdi; örneğin banka soygunu esnasında çevreye bir yandan tatlı ikram etmek gibi.
Hayatı gerçeklik ve yanılsama halinde bölen günlük mekanizmalar bulunup çıkarılmalıdır. İnsan kendisinde neyin gerçek, neyin klişe olduğunu artık bilemez hale gelmiştir.
Anarşizm kadınların özgürleşme mücadelesini doğru dürüst ciddiye almadığı ölçüde, sosyal devrimi gerçekleştirme imkânını da son tahlilde elinden kaçırmış oldu. Çünkü sosyal devrim yalnızca siyasal eylem ve üretim alanıyla sınırlanamaz, gündelik hayatın tamamını kapsamak zorundadır -özellikle de "kadın alanı" denilerek hep kadınların sırtına yüklenen yeniden üretim alanını;
çünkü "kadın alanı” denilen alanlar, her iki cinsin de görev alanıdır.