Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anarşizmin Bugünü

Hans-Jürgen Degen

Anarşizmin Bugünü Gönderileri

Anarşizmin Bugünü kitaplarını, Anarşizmin Bugünü sözleri ve alıntılarını, Anarşizmin Bugünü yazarlarını, Anarşizmin Bugünü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İş, çalışana dışardan verildiği için yabancı bir şeydir dedik; kamusal olanla özel olanın ayrılmasının tahakkümün ön şartlarından birisi olduğunu da söyledik; sermayenin yapısal değişim sürecinin, emeğin ilerici momentlerini (örneğin kitlesel direniş) tamamen yok ettiğini ve üretim ve yeniden üretim alanlarının -yani kamusal ve özel alan- kısmen birbiri içine geçtiğini saptadık. Öyleyse şimdiki durumumuzun bu analizinden toplumsal bazda etkin, radikal sol bir (anti) politika için bir takım öngörüler geliştirilmelidir. "Sınıf'-"işçi" vb. hareket noktalarını terk etmek, doğru yolda atılmış ilk adım olacaktır; çünkü böylece egemenlerin insanları sadece fonksiyonları üzerinden belirleyen tanımını da terk etmiş oluyoruz. Solcular çok uzun bir süredir bu tanımı içselleştirdi ve kimliği kapitalizm içindeki fonksiyona endeksledi. Oysa böyle bir düşünme tarzı, tahakküm durumlarının aşılmasını baştan engellemektedir. Gerçekte sorun, bir fonksiyonun değişmesinden ibaret değil, bütün insanların kurtuluşu sorunudur. Daha açık ifade edersek; mesele yalnızca, özyönetime dayalı üretime geçerek, bize dayatılan tahakküm ilişkisini ortadan kaldırmaktan ibaret değildir. Aynı zamanda çalışmaya bağımlılıktan, protestan çalışma ve verimlilik ahlâkından ve sanayi toplumunun kendisinden kurtulmaktır. Yani özyönetime dayalı olarak ürettiğimiz ürünler karşısında da özgürleşmek ve kimliğimizi artık çalışma üzerinden değil, sosyal ve toplumsal yapılar üzerinden, bireyler olarak diğer bireylerle ortak yaşadığımız toplumsal pratik üzerinden tanımlamak durumundayız.
Sayfa 73 - pdfKitabı okudu
Anarşiyi mutlak değil, tahakkümcü olmayan bir topluma varmak için somut bir siyasal görev ve kesintisiz bir talep olarak anlayan Malatesta gibi anarşistler bu dogmatik eğilime karşı olmuşlardır: "Kimin haklı kimin haksız olduğuna, kimin gerçeğe daha yakın durduğuna ve hangi yolun bireyin ve herkesin en fazla yararına olduğuna hiç kimse kesin olarak karar veremez. Özgürlük, deneyimle gerçeği ve en iyiyi bulmak için yegâne araçtır; ve yanılma özgürlüğünün olmadığı yerde özgürlük yoktur..." Bir tımarhanede öldürülen Rus anarşisti Jesenin-Wolpin mütevazı bir tavırla şöyle söylüyor: "Dahası, bir idealin anlamı, gerçekleşmesinin kaçınılmaz olmasında yatmaz; eğer güzel, ama ulaşılamamış idealler geleneğimiz üzerinde küçük bir etkide bulunabilmişse, bu da yeter...
Sayfa 50 - pdfKitabı okudu
Reklam
Gustav Landauer
Landauer, anarşizmini kitlelere, proletaryaya bağlı görmez; tıpkı kendisi gibi mevcut haksızlığa dayanamayan, bunu "kaldıramayan", her tabakadan insana seslenir. Sloganı proletarya diktatörlüğü değil, proletaryanın ortadan kaldırılmasıdır. Landauer, Proudhon'u şöyle anlıyordu: İnsanın insan üzerindeki sömürüsünün yani kapitalizmin aşılması; ekonomik koşulların ve ilişkilerin değişmesiyle mümkündür; yalnızca memurların ya da egemenlerin değişmesiyle değil. (...) "Mülkiyete karşı mücadelenin komünistlerin inandığından çok farklı sonuçlarla neticeleneceğini görüyorum. Mülkiyet, zilyetlikten farklı bir şeydir. Gelecekte (zilyetlik anlamındaki -ç.n.) özel mülkiyetin, kooperatif mülkiyetin, ortak mülkiyetin en güzel çiçeklerini açacağını görüyorum..." Ve kapitalizmin ekonomik ilişkilere bağlı olduğunu, artı değerin dolaşım evresi içinde gerçekleştiğini bilen Landauer, kapitalizmi can evinden vurmanın mümkün olduğundan, bazı şeyler ciddiye alınırsa, daha az devlete ve daha az sömürüye her geçen gün biraz daha yaklaşılabileceğinden emindi: "Hemen şimdi, birleşmiş tüketicilerin karşılıklı krediyle kendileri için çalışmasını, fabrikalar, atölyeler kurmasını, evler yapmasını, toprak almasını hiçbir şey engelleyemez; yeter ki, istesinler ve başlasınlar..."
Sayfa 41 - +42 pdfKitabı okudu
Devletin yerine tahakkümcü olmayan bir toplum koymak için gösterilen bütün çaba ve girişimler başarısızlıkla sonuçlandı. Bu yüzden anarşistler tarihin ebedi kaybedenleridir. İdealist beklentiler gerçekleşmedi; anarşi, hep ütopyalar imparatorluğuna itilip durdu. Ancak önemli olan idealin tam anlamıyla gerçekleşmiş olup olmaması değil, düşünce ve eylemimizi ne ölçüde etkilediği, siyasal, toplumsal ve ekonomik değişim ve hedefleri amaçlayan eylemler için ne ölçüde bir temel oluşturduğudur. Bireysel özgürlüğü yüreğinde taşıyan insanlar, devlet iktidarını olabilecek en düşük düzeyle sınırlandırmak için her zaman mücadele edecektir. Devletin toplum hayatından tamamen çıkarılması fikri, o zaman yalnızca bir adım atmayı; tabii ki kesin bir adımı gerektirecektir.
Sayfa 29 - pdfKitabı okudu
Komünist Enternasyonal'in (III. Enternasyonal veya Komintern) Marksizm-Leninizmi, işçi hareketini Sovyet devletine endekslemişti. Diğer ülkelerin işçi hareketleri kendi devrimci perspektiflerini SSCB'nin devlet çıkarları yararına feda ettiler. Ulusal ölçekle sınırlanan Marksizm böylece işçi sınıfını kapitalist sisteme entegre etme fonksiyonunu üstlendi.
Sayfa 22 - pdfKitabı okudu
Son olarak, liberter bir pedagojinin kavramsallaştirilmasi konusunda düşünmenin kesintisiz bir gereklilik olduğunu söylemek kalıyor:"O, yalnızca başka kavramların yokluğunun kötü bir şekilde doldurulmasıdır. Yalnızca tartışmalı bir iletişim aracıdır. Onu telaffuz eder etmez, hemen sorgulamaya başlamak gerekir. -BAUMANN
Reklam
Günter saathoffbu denemeyi "özgürleştirici pedagoji" olarak tarif etmekte ve bundan "bireysel ve toplumsal özgürleşmeyi teşvik eden bir öğrenme sürecini sağlayacak bilinçli müdahaleleri" anlatmaktadır. Özgürleştirici pedagoji tahakkümün olmadığı bir toplum ilkesini izler, somut deyişle, " içinde özgürleşmeyi en yüksek olasılık olarak barındıran ilkelerin, daima yeniden test edilmek koşuluyla tanımlanması" istenir.
ev işçiliği doğal olarak gelişmiş bir süreç değil, sermayenin grev hareketine, sabotaja ve işten kaytarmaya (yani viziteye çıkmaya verdiği) stratejik cevaptır.
Çünkü devletin "zorunlu vergilendirmesi" daima, yurttaşları paralarının sorumsuzca harcanmasıdır. Politikacılar devleti bir Çiftlik gibi görmektedir. bu çiftlikten kendi imtiyazlarını, halk için yaptıkları sözde iyilikleri ve "seçim vaatlerini", diğerlerinin zararına finanse etmektedirler. Bir ortaklıkta yurttaşların gönüllü olarak üstlenecekleri masraflar olacaktır. Oysa devlet parayı zorla almaktadır ve ona yurttaşların çoğunun arzu etmediği, kendilerine yararı olmayan amaçlar, sübvansiyonlar için kullanmaktadır. Masraflar bir ortaklıkta zorunlu vergilendirme olmadan da düzenlenebilir.
67 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.