“Annemin ajanları olduğu için, evlenince tabii ki benimle yaşamak zorunda kalacaksın. Fakat bu senin için çok zor olmaz.
Evim çok büyük ve bir sürü odası var. Sana yalnız yatacağın bir oda ayarlarız. Bunun dışında sanırım evde fazla görüşmeyiz.
Genelde eve geç gelirim. Annem şu anda Akçay’da yaşıyor. Çok ender olarak yanıma gelir. Senede bir bile olmaz bazen. Oranın havası sağlığına iyi geliyor. Ailemin geri kalanı da orada olduğu için genelde ben Akçay’a giderim. Fakat sık olmasa da bana geldiği zaman bir iki geceliğine birlikte olmamız gerekebilir...”
Yavuz kaşlarını kaldırdı. Bu kız garip birisiydi.
Numaradan evlenmelerine rağmen, kaynanasının kendisini beğenmesini önemsiyordu. Tıpkı âşık bir kadın gibi çekinikti.
Kocası olacak adamın annesini önemseyen, kocasını seven bir kadın gibi davranıyordu.
“Kıvıracak bir yalan bulamaz mısın?”
“Nasıl yapayım? Lüks bir araba, çok yakışıklı bir adam?.. Bozuk buzdolabımız için iki gündür beklediğimiz servis olmadığınız çok belli!”
“Şu anda seni öpmek istiyorum. İtirazlarını dindirinceye kadar, her dediğimi yapıncaya kadar seni öpüp susturmak istiyorum. O kırmızı dudaklarındaki inadı kırmak istiyorum...”
“Kızım... Sana garip gelmezse eğer?” Durakladı. Kendisini merakla süzen gelininin güzel yüzünü süzdü. Elini uzatıp düz, gür saçlarını yüzünden kıyıya çekti. “Eğer sen de uygun görürsen?..
Bana ‘Anne!’ diyebilirsin. İnan bana çok hoşuma gider!” Merve donup kaldı. Bu alımlı kadının sözlerinde ciddi olduğu belliydi. Dudakları sevinçle kıvrıldı. Güzel yeşil gözleri doldu. “Gerçekten mi?” diye sordu yavaşça.
Genç adam sabırsızca onun sözünü kesti. “Gelip seni alırım dedim. Yürüyebileceğini biliyorum. Ayrıca bu yürüme olayı da canımı sıkıyor. Sana bir araba almak lazım. Bugün de hava çok soğuk! Yürümeni istemiyorum. Saat beşte kapıdayım...”
Saat ona kadar bir randevusu yoktu. Gazetesini okurken çayını yudumladı. Hiç değilse aklı biraz meşgulken hayatındaki iki kadını da düşünmek zorunda kalmıyordu. İşler biraz karışmaya başlamıştı.
"Hava çok güzeldi. Arabanın içi sıcaktı! Rahat ol hadi. Nasılsa kıvıracak bir şey bulursun."
"Ne bulayım? Bu nasıl mümkün olur? Lüks bir araba, çok yakışıklı bir adam... Bozuk buzdolabımız için iki gündür beklediğimiz servis olmadığınız çok belli!"
Ona izin vermesine rağmen, içinden bunu kabullenemiyordu. Tam bir aptallıktı. Ne diye izin vermişti ki?
Galiba onu kıskanmadığını göstermek istemişti. Herhalde sınıfından bir çocukla giderdi?
Üstelik kadının içinden geldiği gibi yaptığını da hissediyordu.
Akçay’ın denize paralel upuzun bir alışveriş yolu vardı. Sağlı sollu küçük satış kulübeleriyle doluydu. Akla gelebilecek hemen hemen her şey satılıyordu. Yine iç kısımlarda da çok kaliteli mağazalar vardı.