"her şeyden bugün emin olmayı ve de bunun küçüklüğümdeki kadar güzel olmasını istiyorum ya da ölmek."
"hayat senin sandığın gibi değil. hayat, gençlerin açık parmakları arasından bilmeden akıtıverdikleri suya benzer. ellerini kapat, çabuk ellerini kapat; tut, kaçırma onu."
.
Tarlalar ıslaktı. Bir şey olmasını bekliyorlardı. Bütün dünya nefes nefese, bekliyordu. Yolda tek başıma nasıl bir kükreme sesi çıkardığımı size anlatamam. Her ne bekliyorsa, beni beklemiyor olması beni rahatsız etti.
.
.
.
Anlamak... Küçüklüğümden bu yana duyarım bu sözü, ağzınızdan düşürmediniz hiçbiriniz. Suya, şırıl şırıl akan o güzelim soğuk suya dokunulmaması gerektiğini anlayacaksın, çünkü yerler ıslanır. Toprağa da dokunulmaması gerektiğini anlayacaksın, çünkü kirlenir üstün başın. Tıkabasa yememek, rastladığın dilenciye cebindeki bütün paraları vermemek, rüzgarda yorulup da yere düşünceye kadar hababam koşmamak, terliyken su içmemek, çok erken ya da çok geç yıkanmamak, ancak canının istediği zaman yıkanmak gerektiğini anlayacaksın! Hep anlayacaksın. Ama ben anlamak istemiyorum. Yaşlanınca anlayacağım. (sesini alçaltarak) Yaşlanırsam; şimdi değil.